Bölüm şarkıları : İsmail YK - Şekerim
Tuğba Yurt - Oh Oh
Çağatay Akman - Bizim Hikayeİyi okumalar 🍀
🪐
"Ne?"
Olayı kavramaya çalıyordum. Mantı demişti değil mi? Acaba ben mi yanlış duydum diye ayağa kalkıp bende kabın içine baktım.
"Ne alaka?" Kabın içinde gerçekten de mantı vardı . Sinan abi ve Tolga abi kendilerini yere atıp gülmeye başladılar. Ne oluyordu ?
Doruk abiye bakınca onun da bıyık altından güldüğünü gördüm . Melih'in yüzü allak bullak olmuştu.
"Abi ne oluyor? Bize de anlatsanıza." Feza, benim söylemek istediklerimi benden önce dillendirmişti . Bir açıklama beklerken kapı bir kez daha çaldı . Onlar gülüşmeye devam ederken ben bir kez daha küfürler eşliğinde kapıya gittim, en azından ayaktayken çaldı diye kendimi avutmayı da ihmal etmedim tabi .
O kız geri gelmiştir umudu ile açtım kapıyı ama bu sefer karşımda başka bir kız vardı. Bu kızı da tanımıyordum. Sarı saçlı , mavi gözlü bir kızdı .
Kızı baştan aşağı süzünce onun da elinde bir poşet olduğunu gördüm . Biz şu an ne yaşıyorduk?
Bu kız da diğeri gibi omzumun üstünden geriye bakmaya çalışıyordu. Gözlerinin açısını kapatıp "Evet?" dedim.
Kız , görüş alanını kapatınca mecburen bana baktı . "Şey merhaba." dedi . Elini beline atıp rahatsızca yerinde sallandı . Konuşmayacağını anlayınca , elindeki poşetten yola çıkarak "Melih için mi geldiniz? " diye sordum . "İsterseniz çağırayım?" diyip elimle geriyi işaret ettim.
Kız korku ile "Hayır, çağırmayın!" dedi. "Bunu verirseniz çok sevinirim . " dedi, poşeti elime tutuşturdu ve hızla aşağı doğru yürümeye başladı . Arkasından "İyide kimden?" diye seslensem dahi beni duymuyor gibi yoluna devam etti . Yaşadığım olayın saçmalığı ile kafamı yukarı çevirip 'noluyor ya' diye içimden yakındım. Kapıyı kapatıp içeriye geçtim . Biten gülüşmeler , ben içeri geçip elimdeki poşeti Melih'e verince tekrar başladı . Neyse ki Melih bu sefer çok durmadan direkt açtı poşeti . İçinden bir saklama kabı çıktı . Kap şeffaf olduğu için içi rahatlıkla seçiliyordu . Bunun da içinde sarma vardı . Doruk abi "Oğlum, bunlar baya abarttı." diyince , yaşadığımız bu olayın ilk olmadığını anlamış oldum .
"Kalbe giden yol mideden mi geçer bilmiyorum ama , Özgür'ün sinirlerine giden yolun üstündeler." diye bir tespitte bulundu Sinan abi.
Tolga abi garip sesler çıkartarak gülüyordu artık. "Yaşadık oğlum ." gibi bir şey söyledi ama çıkardığı seslerden dolayı pek emin olamadım. Ben daha oturamadan yine kapı çalınca gözlerimi sıkıca yumup "Yeter ama ya!" diye bağırdım . Yeri döve döve kapıya gidip kapıyı açtım. "Ne var?" diye bağırınca karşımdaki kız yerinden sıçradı. İki eli ile tuttuğu poşeti bana doğru uzatınca elinden alıp kapıyı suratına kapattım . Kibarlık falan , kelime anlamını bile hatırlamıyordum bu sinir haliyle . Neydi bu ? Özgür'ü sinir hastası edelim günü mü?
İçeri geçip poşeti Melih'e fırlattım. Fırlattım , abartmak için söylediğim bir şey değildi. Poşeti gerçekten çocuğun kucağına atmıştım . Melih , kucağına attığım poşete bakıp bana mahçupça baktı . Sinan abiler çoktan sarmaları yemeye başlamışlardı . Tabağınızda da aynısı var be! Gözünüz duysun .
"Melih abi açsana , belki güzel bir şeydir . " diye Melih'e yaklaştı Eren .
Melih , "Al senin olsun." diye poşeti açmadan Eren'e uzatmışken kapı tekrar çaldı . Herkes bana dönmüştü . Yüzümün ,kırmızının elli tonunu yaşadığına emindim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür
Genel Kurgu"Bana karşı koyabileceğine inanıyor musun gerçekten?" diye fısıldarken , boynuma vuran nefesi ile içime küçük bir soluk çekebildim. Karşı koyamayacaktım, biliyordum. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Bir mahalle klasiği.