12

110 9 2
                                    

Oy verirseniz ve yorum yaparsanız sevinirim
Teşekkürlerr

Robin'in anlatımına geri dönüyoruz

"Buradan sağ çıkacağım."
Diğer elimle üstümdeki aylağın üstündeki aylağın ensesinden çekerek kafasını alttakinin kafasının hizasına getirdim. Kolum ağrıdan dayanamayacak hâle gelmişti.
"Buradan sağ çıkacağım."
Elimdeki silahı alttakinin ağzına dayadım.
Ve sıktım.
İkisinin kafası birden yüzüme patladı.
Ağzım yüzüm kan ve beyin parçaları olmuştu.
1 mermim kaldı.
Son kalan gücümle aylakları üstümden atıp ayağa kalktım.
Gözüm kararmıştı, bayılmak üzereydim.
"Buradan sağ çıkacağım."
Bir kuvvet koşmaya başladım.
Önüme çıkan aylakları ittirerek yerde düşürüyordum.
Kendimi zar zor çiftliğin dışına attım.
Yeterince uzaklaştığımı düşündüğümdeyse sırt çantamı ve arbaletimi sırtımdan çıkarıp yere attım.
Kendimi de yere bıraktım.
Hava aydınlanıyordu.
Burada yaşayabiliriz belki demiştim. Yani sonsuza kadar olmayacağı belliydi ama bu kadar erken terk etmemiz gerekeceğini de düşünmüyordum.
Benim için geri dönmeyeceklerini biliyordum.
Hershel, Rick ve Carl kesinlikle öldüğümü düşünmüştür. Ben bile o karmaşadan sağ çıktığıma inanamıyordum. Ama söz vermiştim ve tutmak için her şeyimi verirdim.
Sırt çantamı açıp mendilimi çıkardım. Yüzümü silmeye başladım. Çok fazla kan vardı. Tamamını temizleyemeyeceğimi fark ettiğimde mendili bir kenara fırlatıp uzanmaya devam ettim. İşte o zaman onu duydum:
"Merhaba, iyi misin?"
Arbaleti kapıp ayağa fırladım. Esmer, benden uzun bir çocuk vardı. Silahlı gibi gözükmüyordu.
"Yalnız mısın?"
"Evet, gördüğün üzere."
"Yani bir grubun falan var mı?"
"İki gün önceye kadar vardı."
"Peki silahın var mı?"
Elini arka cebine attı.
"Sadece bu bıçak var."
"Ucundan tutarak bana uzat."
Uzattığı bıçağı elinden kapıp pantolonumdaki bıçak kılıfına koydum. Kendiminkini kayıp etmiştim. Arbaleti sırtıma geri takıp üstünü aradım. Gerçekten de başka silahı yoktu.
"Tamamsın sanırım."
"O zaman baştan başlayalım. Ben Bruce, Bruce West."
Elini uzattı.
"Ben de Robin, Robin Dixon."
Uzattığı eli sıktım.
"İki gün önceye kadar grubum vardı dedin, ne oldu?"
"Ha, evet.  Buradan biraz daha ilerideki West çiftliği bizimdi. Babam ve küçük kız kardeşimi salgın ilk başladığı zamanlar kaybetmiştik. Abim, ben ve annem kalmıştı. 5 ay kadar önce bir grup geldi 4 kişiydiler. Bizle yaşayıp yaşamayacaklarını sordular. İyi olduklarına karar verip olur dedik. İki gün önceyse bir sürü geçti. Onlardan ikisi öldü. Abim beni kurtarmak için kendini feda etti. Diğer gruptan birisiyse kendini kurtarmak için annemi feda etti. Hah, ironik, değil mi? Her neyse işte. O gruptan kalan ikisi kaçtılar. Ben de belki istila edilmemiş çiftliklerde birinde kalabilirim diye dolaşıyorum iki gündür."
"Üzüldüm."
"Hayır, üzülme. Herkes birilerini kaybediyor."
Kafamı sallayıp sırt çantama yeltendim.
"Aç ve susuz olmalısın. Belki bende bir şeyler vardır."
Sadece bir su matarası vardı. Onu çıkarttım.
"Sadece su var."
"Teşekkür ederim."
Birkaç yudum alıp geri verdi.
"Ya sen?"
Etrafı izlemeyi bırakıp ona döndüm.
"Efendim?"
"Senin hikayen nedir?"
"Eeeee, benim hikayem... Annem, babam ve abim salgından önce hayatlarını kaybettiler ve Daryl ve abisi Merle beni buldu. Bir aile gibi olduk. Salgın başladı. Bir gruba girdik. Merle kayboldu. Şu ilerideki Green çiftliğindekilerle birlikte yaşamaya başlamıştık ki aylaklar istila etti."
"Hey, Green'leri biliyorum. Onlarla iyi bir ilişkimiz vardı."
"Güzel."
Otoyola giden tarafa doğru ilerledim.
"Hey, bekle!"
"Ne oldu?"
"Grubuna girebilir miyim?"
"Yani, yeni birini alma konusuna sıcak bakarlar mı bilemem. Ama Green'lerle iyiysen büyük bir şansın olabilir."
"Seninle geliyorum o zaman."
"Gel bakalım."
Onu yanımda götürmekle hata mı ediyordum, iyi mi ediyordum yoksa hiçbir etkisi olmayacak mı bilmiyordum. Sadece içimde Bruce'la alakalı iyi bir his vardı.
"Kaç yaşındasın Robin?"
"15 ya da 16 falan olması lazım. Niye?"
"Sadece belki konuşabiliriz diye düşündüm."
"Peki."
"Ben de 17 yaşındayım."
Gelen çıtırtıyla arkamdaki Bruce'a sessiz olması için işaret ettim. Sincap sesine benziyordu.
Sese doğru döndüm.
Gördüm. Hep görürdüm. İlerideki ağacın üzerindeydi. Arbaletin tetiğini çektim.
"İşte bu!"
"Ne yapıyorsun Robin?"
Okla beraber sincabı çektikten sonra Bruce'a döndüm.
"Karnımızı doyuruyorum."
"Çiğ çiğ mi yiyeceğiz?"
"Açlıktan ölmek istemiyorsan evet, muhallebi çocuğu."
Sincabı ortasından ikiye bölüp kafa kısmını Bruce'a verdim. Başlarda yemese de benim iştahla yediğimi görünce yemeye başladı.
"Kurtulduklarından emin misin? Grubundakilerin yani?"
"Eh, Rick, Carl, Hershel ve Daryl'dan eminim. Ama gerisini bilmiyorum. Umarım kurtulmuşlardır."
"Nasıl insanlar?"
"Oh, onları seversin."
"Annen, baban ve abin için üzüldüm."
"Üzüleceksen sadece abim için üzül. Diğerlerine anne ve baba dememin tek sebebi öyle alışmış olmam. Benim üstümde sadece bıraktıkları dayak izleri var başka hiçbir hakları veya iyilikleri yok."
"Üzüldüm, pek iyi bir çocukluk geçirmemişsin gibi. Peki bahsettiğin Daryl ve Merle nasıllardır? Ne kadardır onlarlasın?"
"7-8 yıl oldu galiba. Daryl çok iyidir, neredeyse benim kopyamdır sadece biraz daha sessizdir. Merle ise, umarım onu buluruz, daha çok baba gibiydi bana karşı. Yani çok sorumlu olmadı bana karşı ama ben onu hep babam yerine koydum. Birazcık puşttur ama çok iyidir."
Sırıttı.
"Peki ya onları bulmazsak?"
"Merak etme ölmezsin, muhallebi çocuğu. Sana yaşamayı öğretirim."
"Sen biliyor musun ki?"
"Eh, iz sürmeyi, avlanmayı, arbalet kullanmayı, ok ve yay kullanmayı, silah kullanmayı, dövüşmeyi, ateş yakmayı, kirli suyu arıtmayı, et pişirmeyi ve saç kesmeyi biliyorum. Sence yaşamayı da biliyor muyumdur?"
"Tamam, tamam. Pes ediyorum."
Güldüm. Bu sırada sincabı bitirmiştik. Ellerimi üstüme sildim.
"Hadi otoyola gidelim, Bruce."
Yerden kalktım.
"Yüzünde beyin parçaları olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Hayır, Brucey bilmiyorum çünkü bunlar yüzüme bulaşırken ben orada değildim. Tabi ki biliyorum!"
"Tamam sakin ol. Daryl senin kopyansa grubun sizden çektiği var demektir."
"Öyle diyorsan."
*****************
"Bu Shane'in bazı sıkıntıları var gibi duruyor."
Gülümsedim.
"Evet, öyle."
"Hey, Robs şuna baksana!"
Gözlerimi devirerek arkaya döndüm.
"Robs mu cidden mi? Rob ve Robby yetmiyor muydu yani?"
"Söylenmeyi bırak da şuna bak. Gerçi pek işe yarar bir şey değil ama."
Yanına doğru gittim.
"İşe yarar bir şey değil mi? Bir kasa içki bulmuşsun ve işe yarar değil mi diyorsun?"
"Yani ben içmem."
"Gerçek bir muhallebi çocuğusun değil mi?"
"Öyle diyorsan."
"Her neyse kasayı al da bir an önce otoyola gidelim."
"Niye ben alıyorum?"
"Çünkü silahları olan ve bizi koruyan benim."
"Her neyse."
Kasayı aldığını görünce yoluma devam ettim. Bruce'u sevmiştim. Yani iyi birisine benziyordu.
"Neden içmezsin?"
"Bilmem belki 21 yaşına kadar yasal olmadığı içindir."
"Eğer haksızsam beni düzelt ama insanlar  genelde bu 21 yaş olayını takmıyor sanıyordum."
"Tamam, beni yakaladın. Arkadaşlarım içerdi ama ailem bu konuda çok katıydı."
"İşte böyle dürüst ol Brucey."
"Brucey demeyi bırakacak mısın?"
"Hayır."
Biraz daha sessiz yürüyüşün ardından otoyola varmıştık.
"Şimdi ne yapacağız?"
"İzlerini takip edeceğiz."
"Burada mısır konservesi falan var."
Bruce'un durduğu yere baktım. Sophia için bıraktığımız yazı ve erzağın önünde duruyordu.
"Oh, evet, doğru ya."
Erzağın büyük çoğunluğu gitmişti, çok azı duruyordu. Arabanın ön camına yazdığımız yazının da büyük çoğunluğu silinmişti.
Kalan konserveleri sırt çantama doldurdum.
"Hadi Bruce, gidelim."
************
"Evet burada biraz durabiliriz sanırım."
Hava kararmıştı. Bizim grubun gece duracağını biliyordum ama biz onlardan gerideydik. Bu yüzden birkaç saat dinlendikten sonra yola devam etmeliydik.
"Tanrıya şükür, kolum kopmak üzereydi."
Kasayı yere bırakan Bruce'a döndüm. Tatlı bir suratı vardı.
"Ateş yakmayı biliyorum demiştin değil mi?"
"Evet, Bruce."
"Şimdi yaksan fena olmaz yani."

TwdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin