Kurallar

1.2K 17 16
                                    

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?

Sevmek için güzele mi bakmalı?

Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?

Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?

Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?

Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?

Solması için gülü dalından mı koparmalı?

Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?

Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?

Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

VICTOR HUGO



Benim onunla tanışmadan önce gelecek hayalim bambaşkaydı. Gelecekte yalnızdım ama mutluydum. Bütün her şeyi okulu ve arkadaşları olan biriydim. Belki doktor olurdum diyordum tanışmadan. Edebiyatı severdim ama okulda. Onunla şiir ve roman dünyasına girmiş, çıkamamıştım. Doktor olma hayalini bırakmış pdr okumaya karar vermiştim. Aklımı ve kalbimi teslim etmiştim ona.

İçimde hissettiğim duygular hiç benlik değildi. Aşka inanmazdım. Ama onun kara gözleri hapsetmeye yetmişti.

Ben kimseye ona baktığım gibi bakmazdım. Gözleri parlaya parlaya, aşkından yanıp tutuşan biri olacağım aklımın ucundan geçmezdi.

Bilmezdim böyle duygular olduğunu. Gülüşüne eriyeceğim. Bakışıyla heyecendan elimin ayağımın birbirine karışacağını, kalbimi tekleteceğini, kalpte en derinde muhafaza edeceğimi , hayatımın başköşesine alacağımı, Çiçek vari olan ciğerimi dolduran aklımı kaçıracak güzel kokusunu düşünmeden edemeyeceğimi, daima hayatında kalmak isteyebileceğimi bilemezdim.

Sayısız dafa sevmemeyi deneyip, "o senin öğretmenin Öykü" deyip kendimi uzaklaştırırken onu daha çok sevdiren zamanın bende yarattığı yıkımı beni sevmediğini düşünerek büyüttüm. En nihayetinde karşılık bulmuştu. Yanımdaydı.

Elleri sarıyor, dudakları öpüyordu şimdi ama bir yanım hep buruktu işte. Beni okula göndermek için sabah kalkıp kahvaltımı hazırlayan bir annem yoktu. Belki sabah tembeliğiyle yüzümü yıkamadan, çapaklarımla masa oturduğumda beni azarlayacaktı. Bir yanımda annem bir yanımda babam olacak. Bir kolumu birine diğerinini birine saracaktım. Birlikte huzur içinde film seyrecektik. Pikniğe gidecektik. Babamın işten gelmesini bekleyecektik annemle. Birlikte yemek yiyecektik. Sevdiğim adam da gelip beni babamdan isterdi. Basardım tuzu kahvesine. Zevle izlerdim. Babam da o halime tebessümle bakar fakat kız babası nazını yapa yapa beni Kemal'ime verirdi.

Gözümden dökülen yaşa engel olamazken benden yavaşlıkla ayırdı bedenini. Yüzümdeki elinin başparmağıyla yaşımı sildi.

"Senin her zerrene kurban olurum." Dudaklarını alnıma bastırdı. "Bir insan ağlarken ancak bu kadar güzel olabilir." Dudakları yanağımı buldu. "Çok güzelsiniz hanımefendi." Yanağıma uzun bir buse daha kondurdu. "Ve bana bu dansı lütfeder misiniz?"

Tutku dolu anımız bu şekilde bozulmuş oldu. Ben pek de bozulmuştan sayamıyordum. Bir kere beni bedenim için sevmediğini bu gibi zamanlarda hissediyordum.

Parmaklarıma parmaklarını kenetleyip ayağa kaldırdı. Diğer elindeki telefonuyla şarkı açtı. Telefonu koltuğa atıp iki elini de belime sarıp hareket etmeye başladığında az evvelki hüznümden eser yoktu. Bu haline tebessümle bakıp ben de kollarımı boynuna doladım. Biraz fazla yakındık sanki. Ama umursamadım. O benim sevgilimdi ve istediğim kadar yakın olurdum. Kime neydi? Biraz daha yaklaşıp kalbine kulağımı yaslayıp en güzel şarkıyı dinledim. Çalan şarkıdan soyutlanmıştım. Bu şarkı bana özeldi. Sadece ben dinleyebilirdim. Ben duyabilirdim.

HocamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin