“Gidişini Anlatıyorum” – Rıfat Ilgaz
“Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
İnsan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay
Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş”
Çalışmamızın dördüncü saatinin ne zaman geçtiğini bilemezken Kemal hala anlatmaya devam ediyordu. Hiç mi yorulmazdı bir insan?
"Yorulmadınız mı?"
"Hayır güzelim. Bak Nazım Hikmet serbest ve toplumcu gerçekçilerden..."
Bıkkınlıkla ofladığımda bana yandan bakış atıp kalemimi masaya bıraktı. Koltuğa yaslanıp göz kırptı.
"Birileri yorulmuş. Neden daha öncedem uyarmadın? Kendimi kaptırmışım."
"İstekli istekli anlatınca bölmeyeyim dedim." Başımı ovup bende belimi koltuğa yasladım. Gerçekten kafam çatlıyordu.
"Başın mı ağrıdı? İlaç içmek ister misin?"
"Hı hı başım çok ağrıyor. İlaca gerek yok."
"Gel buraya." Kollarını açıp beni göğsüne güçlü kollarıyla hapsetti. Memnun olmuş homurtular çıkarıp sevdiğimden kahkaha kazandım. Gözlerimi kapayıp ağrıyı huzurla dindirmeyi denedim. Oluyordu da. Anın mutluluğuyla unutmuştum.
Kollarını benden çekti. Koltuğun ucuna ilerleyip dizlerine yatmamı işaret etti. "Böyle daha rahat yatarsın." Saniyeler önceki yakınlığı fark etmeden koruyup koltukta yanına kaydım. Çok yakınında olduğum için onun sağ bacağı benim sol bacağıma değiyordu. Derin nefes aldı. Hislerini dindirmeye çalışıyordu, çalışıyorduk.
"Öykü'm, yapma." Yutkundu.
Masum masum gözlerine bakıp duruyordum. Sesim içime kaçmıştı. Konuşamıyordum.
"Bakma şöyle."
Nasıl baktığımı bilmiyordum ki.
"Bir çift kahve göze yenildim." Gözlerini çekmeyip yakınlığı azalttı. Uzunca anlıma dudaklarını bastırdı. Gözlerimi kapayıp bekledim. Dudaklarını ayırdığında derin nefesini yüzümün her yerinde hissettim.
Gözlerimi açacak cesareti bulamıyordum kendimde. Bana nasıl baktığını göremiyordum. Sıradaki hamlesini tahmin edemiyordum. Bu da beni daha heyecanlandırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
"Sakin ol ufaklık." Kalbimin üzerine elini koydu. "Çok hızlı atıyor." Ölüm yavaşlığı vardı hareketlerinde sanki ve bu yavaşlık beni yerle bir ediyordu. Ne olurdu daha hızlı olsaydı. Beni bu ölüm kalım savaşında mağlup etmeseydi.
Ne zaman yumruk yaptığımı bilmediğim elimi kaldırıp yeni çıkmaya yüz tutmuş sakallarına götürmek isterken bacağına sürtünen elimle kala kaldım. Evet, şimdi sıçmıştık. Erkeksi sesiyle inlediğini duyduğumda daha büyük küfrü içimden mırıldım. "Siktir." Vazgeçip elimi indirirken bir kere daha bacağına dokunmamla inlemesi çoğalırken küfrü tekrarladım. "Siktir. Siktir..."
İndirdiğim elimi aniden kavradı. Elimi bacağının üstüne koymasıyla dondum. Zaman donmuştu o an. Ne yaptığımız hakkına en ufak fikrim yoktu. Ben onun kuklası gibiydim. Beni yönlendirmesine ayak uyduruyordum. Elini elimin üstünden çekmedi. "Bu burada dursun." Elimi kast ediyirdu.
Yapamadığımı yapıp avucunu yüzüme yasladı. Şimdi nefesini daha derinden hissediyordum. Direkt dadaklarımda. Saliseler sonra dudaklarıma temas eden dudaklarla gözlerimi daha sıkı kapattım. Elimin üstündeki elinin ağırlığı yok oldu. Elimi göğsüne koymaya yeltenmiştim ki dizinden başlayıp erkekliğine kadar sürtünen elime lanet ettim. Kulaklarımdaki inlemeyle beraber "Gerçekten siktir!!" dedim.
Yine olaylar olaylar 🔥
Diğer bölüm kalınan yerden devam edecek.
Eğer oy atar ve yorum yaparsanız bu yazar da daha istekli atar bölümleri sanki ☺️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hocam
Chick-Lit"Mutlu musun?" Kafamı salladım. "Ben değilim. Sana ne yapmalı şimdi? Kollarımdan çıkmanın cezasını nasıl vermeli?" Dedi sinsi gülüşle. Gözleri yüzümü turlayıp dudaklarımda durdu. "Ne yapacağımı biliyorum." Deyip bir adım attı. "Çok seveceksin cezay...