6. bölüm

113 20 4
                                    

Bugün sabah oldukça fazla şey yaşamıştım o yüzden gün içinde çok enerjiktim, edebiyat dersi geldiğinde dersi çok iyi dinlemiştim ve gene güzelce notlarımı almıştım, Bay Park yeniden sıraların arasında dolaşırken; bir geçen günkü arzuladığım şey yerine gelmişti, benim defterime de bakmıştı ve güzel not tuttuğumı söylemişti.

Öğlen vakti gene Jake ile yemek yiyip vakit geçirdik, sınavlar artık yaklaşıyordu ve başım büyük sıkıntıya girecek gibiydi.

Okul çıkışı edebiyat öğretmenime iyi akşamlar demek istiyordum, ama maalesef yetişemedim çıkışına. Bir dahaki seferde kesinlikle onu yakalayacağım.

Jake bir alışveriş merkezinde vakit geçirmeyi teklif etmişti, ama bugün o kadar çok şey yaşamıştım ki kafamı toparlayıp her şeyi yeniden düşünmek istediğimden haftasonu gitmeyi teklif ettim. Zaten annem geldiğimde çok yorgun olacağım için ders çalışamayacağımı bu yüzden haftasonu gitmenin daha iyi olacağını söylerdi.

Eve gittiğim gibi günlük rutinlerimi hallettim ve odama kapandım.

İçim içime sığmıyordu anlıyor musunuz?

O anı yaşayabildiğim için derinlerden gelen bir minnettarlık hissi taşıyordum, 'ya geri adım atsaydım?' bu düşünce beni o kadar germişti ki.

Bundan sonra asla geri adım atmayacaktım.

Bana selam vermesini, gülümsemesini, yanıma çağırmasını, sandalyemi kendine çekmesini ve dizlerimizin birbirine değmesini asla unutamazdım, üstelik her sorudan sonra anlayıp anlamadığımı sormuştu, gülümseyerek sormuştu! Beni övdüğü zaman kendimi o kadar iyi hissetmiştim ki... Kendi annem bile sürekli doğrularımın yanında yanlışlarımı görürken o bana öyle davranmamıştı, ağlayacaktım galiba.
Gerçekten çok güzel bir yüzü vardı, ses tonu çok etkileyiciydi. Konuşma tarzını beğeniyorum, özellikle her sabah bakımlı bir şekilde lüks kıyafetleri ile okula gelmesi beni kendine daha çok hayran ediyor.

Ah, nerede kalmıştım? Bana Jungwon'um demişti. (bir öğretmenin öğrenciye seslenebileceği bir şekilde) Bunu aslında öyle romantizm dolu bir şekilde söylememişti ama olsun, o kelimeyi duyduğumda kalbim pır pır kıpraşmaya başlamıştı, kimse olmasaydı kendimi tutamayıp bağırırdım bile.

Sabahki etkileşimimizden sonra derste sürekli gözlerine bakmıştım, ama bu sefer dersi de can kulağı ile dinledim. Her benim sırama yaklaştığında kalbim ağzıma geliyordu, yüzümdeki kocaman gülümsemeyi zar zor gizliyordum.

Bundan sonra ne yapabilirim? Acaba bir konuyu anlamadığımı söyleyip anlattırmalı mıyım? Yoksa gene test sorusu mu göstermeliyim?

Kafam çok karışıktı, ama tekrardan onla konuşmak istiyordum ve şimdiden onu özlemiştim. Aklım sürekli onun dersinde kayıyordu, ne yaparsam yapayım okulda olduğumda onun adını silemiyordum, her tenefüs pencereye çıktığımda onu görmeyi umut etmeyi bırakamıyordum, öğlenleri onun gitmesini izlemeyi kesemiyordum, şimdi de sadece onla yakın olmak için sürekli soru çözmeye çalışacaktım. O benim öğretmenimdi sadece. 26 yaşındaydı, gayet gençti ve aramızda çok az yaş farkı vardı.

Bu hislerimi adlandırmalıyım, yoksa böyle yaşamaya devam edemem.

Ben sanırım aşık olmuştum.

O kadar çok utandım ki, odada tek başıma olsam da gözlerimi kapatıp yüzümü ellerimle sakladım, yüzümde aptal gibi kocaman bir gülücük vardı ve bir bebek gibi utanıyordum.

Bu hissettiğim şey kesinlikle aşk olmalıydı, kalbim hiç bir öğrenim senem boyunca hiç bir öğretmene karşı böyle atmamıştı; öğretmene değil hiç bir insana karşı böyle atmamıştı! Kendimi yenilenmiş, sanki bir level daha artmış gibi hissediyordum.

Okul ve dersler beni çok bıktırmıştı. O kadar stresli geliyordu ki, bu sene Jongseong ile tanışmasaydım hayatımın nereye gideceğini tahmin bile edemiyorum. O benim kurtarıcı meleğim gibi bir şeydi.

Ben Jongseong'u sadece kendime saklamak istiyordum, birine anlatırsam sanki o kurduğum güzel, sevgi dolu dünyanın fanusu dünyaya açılacaktı ve renkli ışıklar yerine güneş ışığına muhtaç kalacaktı. O kadar çok ürpermiştim ki, asla bunun olmasına izin vermeyecektim.

O yüzden bunu her ne kadar Jake ile yakın olsak da ona anlatmamaya karar verdim. İlla birinin öğrenmesine gerek yoktu. Ben kendi halimde mutluydum zaten.

Yarın cumaydı ve edebiyat dersimiz yoktu. Uzun bir süre onu göremeyecektim. Ama zaten bu hafta sonu Jake ile bir yere vakit geçirmeye gidecektik, ve sınavlar yaklaştığı için ders çalışacaktım yani belki de onu çok özlemezdim.

Düşünmek iyi gelmişti, bir deftere yazarsam daha faydalı olurdu, kafamı masamdan kaldırdığımda geriye doğru esnedim. Ah, kaslarım ağrımıştı.

Yarınki ödevlerimi yaptım ve ders çalıştım.

Acaba ona duyduğum hisler konusunda yanlış bir şey mi yapıyordum?

Hayır, ben sadece herkes gibi normal, sadece biraz yalnız bir lise öğrencisiydim, o ise gerçekten aşık olunabilecek bir adamdı.

2 (Jaywon)/TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin