Jongseong ile ilk sınavımın olduğu gün terasta oturmuştum. Sabah beraber bir şeyler içmiştik ve benimle ilgilenmişti, sınavım onun sayesinde çok iyi geçmişti. Jaeyun öğlen arası eve gitmişti, işi vardı çünkü o gün. Bende okul çıkışı tek başıma yürüyecektim, okuldan herkes çıktıktan sonra çıkmıştım gene. Hava rüzgarlı ve soğuktu biraz, kapıya doğru yürürken Jongseong'un arabasına baktığımda kapısı açılmıştı ve içinden çıkarak yanıma gelmişti; havanın çok kötü olduğunu ve istersem beni eve bırakabileceğini söylemişti.
İlk başta ona yük olmak istemesem de samimi bir şekilde ısrar etmesi üzerine kabul edip, arka koltuğa otururken beni yan tarafına çağırması üstüne bir de yanına oturmuştum. Evimi tarif etmiştim ve beni apartmanıma kadar çıkarmış; annemle, pencereden dışarıyı izlerken yabancı bir arabadan benim indiğimi görmesi ile birlikte aşağı kapıya kadar inmişti, karşılaşmıştı.
Annemi de bu vesileyle o çok övdüğüm genç edebiyat öğretmenim ile tanıştırmış olmuştum işte.
Sınavlarım tam bu gün bitmişti, sağ sağlim bu haftayı atlatabildiğim için kendimi mutlu hissediyordum. (haftaya din ve dil dersleri gibi kolay birkaç dersin sınavı vardı. Sınavlarda artık çok baba pro olduğum için onları saymıyordum.)
Son dersten çıktığım gibi öğretmenler odasına, Jongseong'un yanına gittim.
Ona çok önemli bir şeyler sormam lazımdı.
Tam da tahmin ettiğim gibi en köşede tekli koltukta oturup kitap okuyordu, beni gördüğünde kitabı bıraktı.
"Selam Jungwon, nasılsın?"
Gidip yanına oturdum, öğretmenler odası dedikodu yapan iki kadın öğretmen dışında boştu.
Bu gerçekten o kadar önemli bir şey ki.
"İyiyim.. Şey, bugün sınavlarım bitti. Acaba haftasonu müsait misiniz?"
Bu hafta pazar günü yılbaşıydı.
Jongseong'un dudağının bir kısmında hafif bir gülümseme olmuştu ama hemen geri düzeltmişti.
"Yarın müsait olamayacağım maalesef. Pazar günün umarım dolu değildir, yoksa dolu mu?"
Sanırım niyetimi anladı, ah direk sormalıydım.
"Hayır haftasonu bir planım yoktu ama eğer siz de isterseniz.."
"Aslında ben pazar günü evini basmayı düşünmüştüm ama madem şu an konuşuyoruz, geçen avmde karşılaştığımız kahve yerine gitmek ister misin? Bir şeyler içip sohbet ederiz."
BEN SÖYLEYECEKTİM. AH çok utanıyordum. Benden adam olmazmış sahiden.
Biraz dişlerimi sıkarak yüzümü başka tarafa çevirmiş, onun kafasını bana yaklaştırması ile geri dönmüştüm ve bir anda nedensizce ne yapacağımı bilemeyip elimi omzuna koymuştum.
"Evimi bassaydın yataktan çıkmazdım"
Saçmalıyordum gene.
"Yani annem büyük ihtimalle sizi odama alırdı ve bir anda karşılaşmak benim için büyük bir şok olurdu."
Gerçekten bilerek yapmıyordum, öyle anlar olur ki bazen bir anda bilinçsizce ağzınızdan planlamadığınız şeyler çıkarırsınız ve sonra ne yaptığınızı farkedip düzeltmeye çalışırken daha da batırırsınız ya işte her zaman bunu yapıyordum ben. İlk defa birine karşı böyle hissetmiş ve bu kadar yol katetmiştim, ama daha da salakça davranıyordum.
"Hoşuna gitmez miydi yani?"
Elimi omzundan çekmiştim, mutlu ve sakin bir şekilde konuşuyordu, sanki ben saçmalamıyormuşum da gayet normal konuşuyormuşuz gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 (Jaywon)/Tamamlandı
Fanfictionhayat bazen size hiçbir şey mana etmeyebilir, ona da etmiyordu zaten. ama basit bir edebiyat öğretmenini gözünde çok büyütmüştü. (angst)