Claire o gece hiç uyumamıştı.
John'un kendisini, kendi tabiriyle "kovmasından" sonra içinde hiç bitmeyen bir huzursuzluk olmuştu. Bu da gece asla uyumasına izin vermemiş, tüm gece boyunca tavanı izleyip bin bir düşünce arasında boğulmasını sağlamıştı. Üzerine bir de şimdi öğle arasında Alice'in fikriyle bahçeye, sınavlar yaklaştığı için dersleri tekrar etmeye gelmişlerdi ve Claire ayakta uyumak üzereydi. Arkadaşı kendisine bir şeyler anlatsa da kapanmamaya direnen gözleri ve dağınık aklıyla odaklanması çok zordu, Alice'de bunun farkındaydı. Ama en sonunda heyecanla bağırmasıyla ve Claire'i dürtmesiyle genç kızın gözleri açılmış, Alice'in işaret ettiği tarafa dönmüştü.
"Bak kim geliyor Claire!"
Uzaktan görünen John'u fark ettiğinde oturuşunu dikleştirmiş, gözlerini ovalamıştı elleriyle. İşte şimdi uykulu halinden eser bile yoktu. John tamamen iyi görünüyordu. Hatta elinde geçen gece ona getirdiği battaniyeyle beraber kızların yanına geliyor, yüzünde ise git gide daha da belirginleşen bir gülümseme yayılıyordu. Onun gülümsemesi Claire'in keyfini yerine getirmişti.
"Günaydın Claire"
"Öğlen oldu aslında"
John gülerek omuz silkti.
"Ben yeni uyandım"
Kolunun altına sıkıştırdığı battaniyeyi Claire'e uzattı daha sonra. Teşekkür etmemişti, ama minnettarlığını ifade eden bakışlarını görebiliyordu genç kız.
"Bunu getirdim, bende kalmıştı. Bu arada bugün derslerden sonra kütüphaneye geçeceğim"
"Neden bana söylüyorsun bunu?"
"Giremediğim dersleri bana anlatman için tabi ki. Seni bekliyor olacağım"
Claire alaycı bir şekilde güldü. Tam gitmek için birkaç adım atmıştı ki sözleriyle John'u durdurup kendisine bakmasını sağladı hemen.
"Geleceğimi söylemedim John"
"Ama gelmek istediğini biliyorum Claire"
Ve yeniden arkasını dönüp yavaş adımlarla okula doğru ilerlemeye başladı. Claire onun yavaş yavaş kendisini tanımaya başladığını görebiliyordu.
~
Koridor boyunca ellerinde kitaplarla, seke seke yürüdükten sonra kütüphanenin kapısının önüne gelince durmuştu. Tek eliyle hemen saçlarını düzeltip kendi kendine gülmüş, ardından içeriye girmişti. Kütüphanede John'u bulması çok da uzun sürmemişti, Biraz arka kısımlara doğru ilerlediğinde bir masada yalnız başına oturuyor, önündeki parşömene doğru eğilmiş bir şekilde bir şeyler yazmaya çalışıyordu ama adım seslerini duyduğunda birinin geldiğini anlamış, hemen parşömeni ters çevirmişti.
"Erkencisin bu gün. Normalde ben seni beklerdim. Dersten önce biraz hazırlık yapmaya mı karar verdin yoksa?"
"Yok, hayır"
Aldığı kısa cevapla biraz meraklanıp hemen John'un yanına oturdu Claire. John ise hemen parşömeni ortadan ikiye katlamış, yanında getirdiği çantasına atmıştı.
"O ne peki? Ne yazıyordun?"
"Sadece mektup, önemsiz bir şey?"
"Mektup mu? Kime yazıyorsun"
John onun bu kadar soru sormasını beklememişti. Sabır dilercesine nefes verirken Claire onun konuşmak istemediğini anlayıp getirdiği kitapları masaya dizmeye başlamıştı hemen.
"Tamam, sormamışım gibi farz et. İksir dersinden başlayalım mı?"
"Olur"
Masadaki kitaplardan iksir kitabını açtı, ikisinin ortasına koyup kollarını sıvadı. John'da biraz daha yaklaşıp bakışlarını Claire'e çevirdi. Aralarında tuhaf bir gerginlik oluşmuştu mektup yüzünden, bu onu rahatsız etmişti. Gerginliği bozmak adına aklına gelen ilk şeyle bakışları yumuşamış, gülerek Claire'e doğru eğilmişti.
"Haberin var mı, herkes düellodaki performansını konuşuyor"
Duyduğu şeyle bir anda donup kaldı Claire. Gözleri kendisine bakıp gülen John'a kaydığında yanaklarının ısındığını da hissedebiliyordu.
"N-nasıl yani? Kimler konuşuyor?"
"Herkes dedim ya. Sen havadayken süper bir manzara gördüklerini iddia ediyorlar"
John'un manzaradan kastının ne olduğunu anlayabiliyordu ve bu daha da utanmasını sağlıyordu. Bir anda utanç ve sinir karışımıyla John'un omzuna yumruk geçirmiş, yüksek çıkan sesine de engel olamamıştı.
"Neden durduk yere beni utandırıyorsun şimdi?!"
"Şşh, kütüphanedeyiz Claire. Buraya sık gelmem ama kuralları biliyorum en azından"
Sinirle dişlerini birbirine bastırdı genç kız.
"Kapa çeneni, derse odaklan"
John onun bu sinirli halini gördükçe daha da eğleniyordu. En sonunda dudaklarını birbirine bastırıp parmaklarıyla fermuar çekiyormuş gibi yaptı, ardından sessiz kalarak Claire'in anlatması için izin verdi. Genç kız her ne kadar John'a sinir olsa da artık nefret edecek kadar değildi.
"Bu hafta iksir dersinde Amortentia üzerine yoğunlaştık. Önce teorik olarak özelliklerini öğrendik, sonra da yapım aşamasına geçtik. Her ne kadar Profesör Snape anlatmaktan nefret ettiyse de zorundaydı"
"Neden nefret ediyor ki?"
"Amortentia aşk iksiridir. Biliyorsun, Snape her zaman her güzel duygudan nefret eder gibi görünür"
John gülerek onu başıyla onayladı. Claire haklıydı, Profesör Snape hem güzel duygulardan nefret eden hem de acımasız biriydi, en azından kendisine karşı.
"Herneyse, dediğim gibi Amortentia aşk iksiridir. Ama gerçek aşkı yaratmaz, sadece içen kişide derin bir bağlılık yaratır. Ayrıca aşk iksirleri arasında hem en güçlüsü, hem de en tehlikelisidir"
Claire anlatmaya devam ederken John'da onun söylediği bazı şeyleri önündeki parşömene yazıyordu.
"Eğer iksir doğru yapılırsa sedefli bir pırıltı ve spiral şeklinde buhar yayar. Ayrıca yapan kişi neyi beğeniyorsa ona o şekilde kokar"
Son söylediğini de yazdıktan sonra John parşömenden başını kaldırıp merakla Claire'e baktı.
"Sen neyin kokusunu aldın peki?"
Kendisine yöneltilen soru Claire'i mahcup bir şekilde gülümsetmişti.
"Ben iksiri yapmayı beceremedim"
"Ciddi misin?"
"Evet, ne var bunda şaşırılacak?"
"Ders aldığım kızın derslerde git gide başarısının düşmesi..."
"Başarım düşmüyor, sadece Amortentia yapımı gerçekten zor bir iksir"
"Peki Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersindeki düello?"
Bıkkınlıkla nefes verdi genç kız.
"Artık bundan bahsetmesen olmaz mı?"
"Hiç sanmıyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Tiny Hogwarts Story - John&Claire
Fanfiction"Sabah okula yeniden başlayacak olan sen, kahvaltı için pankekinin üzerine muz mu yoksa çilek mi istediğine karar vermeye çalışırken ben berbat bir okul yılı ve yüzüm dağılana kadar dövülmek arasında bir seçim yapmak zorundaydım. Bu yüzden, bir daha...