2 gün sonra
Önündeki tabağa koyulmuş yemeği çatalıyla eşeleyip dururken arkadaşının heyecanla kolunu dürtmesiyle başını kaldırmıştı hemen Claire. Josh ve Robert büyük salona gelmişlerdi. John yine yoktu, son birkaç gündür olduğu gibi. Claire onu en son sözleştikleri gün derslerden sonra kütüphanede beklemişti ama gelen olmamıştı. Ertesi gün onu aramıştı ama tüm okulu gezmesine rağmen John yoktu, derslere de gelmemişti. Dün sonunda dayanamayıp önüne çıkan birkaç kişiye sormuştu ama herkes farklı bir şey söylüyordu. Çoğu kişi John'u tıpkı kendisi gibi hiç görmemişti. Bazıları ise onun kafayı sıyırdığı, okulu terk ettiği veya Curciatus lanetine maruz kaldığıyla ilgili şeyler zırvalamışlardı. Her ne kadar bunlara inanmak istemese de anlatılanlar Claire'i endişelendiriyordu.
"Bence en iyisi arkadaşlarına sormalısın. Onlar biliyordur"
"Onlardan hiç hoşlanmıyorum ama..."
"Sadece basit bir soru"
"Ya söylemezlerse?"
"Denemeden bilemezsin"
Alice haklıydı. Eğer John'un başına bir şey geldiyse en yakın arkadaşlarından başkası bilemezdi. Her ne kadar onlardan pek haz etmese de sonunda elinde döndürüp durduğu çatalı tabağının kenarına bırakmış, oturduğu yerden kalkıp Josh ve Robert'ın olduğu masaya doğru ilerlemişti. Yaklaştıkça ikilinin yüzündeki mutsuz ifadeyi daha rahat görebiliyordu artık. İçinden kötü bir şey olmamış olması için dualar ederken zoraki bir gülümseme eşliğinde boğazını temizlemiş, sesi duyan Josh ve Robert'ın kendisine dönmelerini sağlamıştı.
"Günaydın çocuklar"
Gelenin Claire olduğunu gören Josh yeniden önüne dönmüştü. Belli ki laf anlatacak durumda değildi. Onun aksine Robert, Claire'inki kadar başarılı olmasa da belli belirsiz bir gülümseme takınmıştı karşılık olarak.
"Günaydın"
"Oturabilir miyim?"
Robert "sorun olmaz" anlamında omuz silktikten sonra Claire tereddütle ikisinin karşısına oturmuştu. Söze nasıl gireceğini bilemiyordu. Önce birkaç saniye yerinde huzursuzca kıpırdamış, parmaklarıyla oynamış ve ardından söze girebilmişti zor da olsa.
"Rahatsız ettiysem üzgünüm, hemen gideceğim. Sadece şeyi sormak istemiştim. Şey... John'la ilgili..."
"Onu merak mı ediyorsun?"
"Evet, evet merak ediyorum. Beraber ders çalışmak istediğini söylemişti en son, ama kaç gündür yok"
"Sadece iyi değil, yalnız kalmak istiyor. Yanında bizi bile istemiyor. Bu kadarını bilsen yeter"
Josh'un bu üstü kapalı sözleri Claire'i daha da meraklandırmıştı. John arkadaşlarını bile yanında istemeyecek kadar ne yaşamış olabilirdi ki? Aklındaki soruların cevabını Josh'dan öğrenemeyeceğini anlamış, ondan umudu kesmiş bir şekilde Robert'a dönmüştü.
"Nasıl yani iyi değil? Ne oldu?"
Robert cevap vermeyerek sadece arkadaşına döndü. Ne yapması gerektiğinden emin değildi ama içinden bir ses Claire'e anlatması gerektiğini söylüyordu. Başını sorgulama amacıyla sağa-sola salladı, Josh'da "ne yaparsan yap" anlamında bir bakış attı.
"John bir şey derse sorumlusu ben değilim ama, haberin olsun"
Ve yine önüne dönüp henüz bitiremediği öğlen yemeğiyle ilgilenmeye başladı. Onun son sözlerinden sonra Robert'da endişeli görünüyordu artık. Tereddütle dudaklarını araladı, ama Claire onu rahatlatmak için ondan önce davranmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Tiny Hogwarts Story - John&Claire
Hayran Kurgu"Sabah okula yeniden başlayacak olan sen, kahvaltı için pankekinin üzerine muz mu yoksa çilek mi istediğine karar vermeye çalışırken ben berbat bir okul yılı ve yüzüm dağılana kadar dövülmek arasında bir seçim yapmak zorundaydım. Bu yüzden, bir daha...