3

11 1 4
                                    

"Yani John Zihinbendar, öyle mi?"

"Hayır. Sadece öyle söylüyorlar. Açıkçası ben inanmıyorum"

Arkadaşına gelmediği derslerdeki konuları tek tek anlatacağının sözünü veren Clair, şimdi derslerden çok derslerde olan olayları anlatıyordu. İkili bir süre kitaplara ara vermiş, ortak salondaki koltuklara yerleşip fısıldayarak dedikoduya başlamışlardı. Kendileri hakkında konuşulmasını sevmezlerdi ama bir araya geldiklerinde başkaları hakkında konuşmadan edemezlerdi.

"Neden ki? Bence olabilir"

"Sanmıyorum Alice. Nereden öğrenmiş olabilir ki?"

"Bilmem. Belki öğrenmiştir, kendisine sormadan bilemeyiz"

"Aslında ben sormayı deneyecektim ama..."

"Ama ne?"

"Biraz sinirliydi. Hatta birazdan fazla sinirliydi. Bana bağırdıktan sonra çekip gitti"

"Sana mı bağırdı?"

"Hmhm"

Alice sessizce iç çekti.

"O gerçekten kaba biri"

"Biliyorum"

Kısa bir sessizlik oluşmuştu aralarında. Yatakhaneler de dahil etrafta pek fazla kişi yoktu. Havalar tam anlamıyla soğumadan önceki birkaç hafta herkes derslerden sonra dışarıya çıkar, gruplar halinde takılırlardı. Kimsenin gelmeyeceğinden de emin olarak yeniden söze girdi Claire.

"Alice? Sen gerçekten onunla beraber olmak istediğine emin misin?"

Genç kız omuz silkti.

"Hayır"

"Yani?"

"Bu kadar kaba ve umursamaz biri çıkmasını ben de beklemiyordum Claire. Yanında kendisinin istemediği kimseyi istemiyor. Bırakalım da yalnız kalsın"

Claire arkadaşının bu sözlerinin üzerine fazlasıyla rahatlamıştı. Sanki onu büyük bir ateşin içinden çekip almış gibi hissediyordu. Güven verircesine gülümsemiş, elini onun omzuna yerleştirmişti.

"Böyle düşünmene sevindim"

"Ben de başlamadan bittiğine sevindim"

"Hem zaten baloya gidebileceğin türden birisi değildi o"

"Balo? Ah, Tanrım! Tamamen unutmuşum"

"Elbise bakmaya beraber gideceğiz, tamam mı?"

"Elbette beraber gideceğiz Claire!"

~

Dersin bitmesinin üzerinden uzun bir zaman geçmişti. Snape'in odasına gitmek için önce sakinleşmeyi beklemişti John. Bahçeye çıkmış, biraz hava almış, olanları sadece düşünmemeye çalışarak kimsenin olmadığı bir yere gitmiş ve sigara yakmıştı. Düşünürse daha fazla canının sıkılacağını biliyordu. Yakın arkadaşlarının onunla artık takılmayacağını, bir süre sonra yalnız kalacağını aklına getirmek bile istemiyordu. Sadece ciğerlerine çektiği dumanın tadını çıkardıktan sonra toparlanıp yeniden okula girmiş, Snape'in odasına doğru yol tutmuştu. Şimdi ise yaklaşık on beş dakikadır Snape'in anlattığı şeyleri ertesi gün unutacağını bildiği halde dinliyordu.

"Bu büyüyü yapabilen insanlar ikiye ayrılır; doğuştan yetenekliler ve sonradan geliştirenler. Sizin birinci grupta yer aldığınızı var sayıyoruz Bay Bender. Sözsüz ve asasız yapabilecek kıvama geldikten sonra size karşı hamle yapan Zihnefend'i geri püskürtme üzerinde çalışacağız. Önce asayla neler yapabildiğinize bakalım"

Onu dinlerken çoktan dalıp gitmiş olan John, Snape'in üstü kapalı talimatını algılayamamıştı. Onun duvara aval aval baktığını gören Snape ise parmaklarını sitemle şaklatarak kendine gelesini sağlamıştı.

"Asanı çıkar John!"

John aceleyle ayağa kalıp pantolonunun arkasına bir yerlere sıkıştırdığı asasını eline aldı. Ona dik dik bakan Snape ile göz kontağını korumuştu.

"Karşı koymayacağım. Başlayabilirsin"

Asasını Snape'e doğrultmuş, sert bir el hareketiyle beraber sözleri fısıldamıştı.

Yine rastgele çocukluk anılarından birindeydi. Genç Snape bir grup arkadaşla tartışıyor, ama ezilmekten başka bir şey yapamıyordu. John onun bu haline gülmeden edemezken hemen başka bir anıya geçti. Yine ilk sefer gördüğü şu kızıl saçlı kız vardı. Okulun kütüphanesindeydiler. Kitaplar önlerinde açık olmasına rağmen yan yana oturan ikili fısıldayarak bir şeyler konuşuyorlar, bazen de kıkırdıyorlardı. Profesör Snape sonunda gencin bu anılarına girmesinden rahatsızlık duyup çıkması için zorladı, ikisinin zihni de yeniden oldukları mekana geldiğinde derin bir nefes verdi.

"Hiç fena değildi, Bender.

~

Slytherin ortak salonuna girişinden itibaren onun için gergin dakikalar başlamıştı. Umursamaz bir ifade takınmaya çalışarak ellerini pantolonunun ceplerine yerleştirmiş, yavaş adımlarla salondakilerin yanına ilerlemişti. John geldiğinde ise birden bütün sohbetler bölünmüş, bakışlar onun yüzüne dönmüştü.

"Vay vay vay! Slytherin'in bu dönemki tek bulanığı gelmiş"

"Fazla üzerine gidiyorsun Andre"

"En azından doğruları gizlemiyorum"

İki arkadaşın arasında ufak bir atışma yaşanırken John sessiz kalmayı tercih etmişti. Ne söylemesi ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Tek bildiği şey bu utançla burada kalmak istemediğiydi.

"Söylesene John, bizden neden sakladın?"

"Bana karşı bakışınız çok değişecekti. Hala yaptığımın arkasındayım"

"Safkan olmadığını inkar etmeni beklerdim, demek gerçekten öyleymiş"

"Doğruları gizliyordum ama bu saatten sonra yalan söyleyemem Andre"

Arkadaşı şimdi ona alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu. Salonda ona tepki gösterebilen tek kişiler yakın arkadaşlarıydı. Diğerlerinin büyük ihtimalle umurunda bile olmaz, bir süre arkasından konuşmaya devam ettikten sonra John'a sadece yabancı gibi davranmaya başlarlardı.

"Doğruları gizlemeyi göze alabiliyorsan benim olmadığım bir okul yılını da alabilirsin diye tahmin ediyorum, hm?"

"Emin ol seve seve yaparım"

Utanç dolu olabilirdi ama altta kalacak da değildi. Andre onun son sözünden sonra yine alaycı bir gülümseme, hatta neredeyse kahkaha sunmuş, birkaç adım gerileyip yatakhaneye doğru yol tutmuştu. Onun gidişinin ardından herkes biraz daha sakinledi. Birkaç kişi daha yatakhaneye çıkmış, geri kalanlar da başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı. John da insanlara bakmadan büyük deri koltuklara kurulmuştu hiçbir şey olmamış gibi. Andre'nin bu safkanlık olayını grupta en çok takıntılık yapan kişi olduğunu biliyordu. O safkandı, anne babası da öyleydi. Hatta neredeyse büyük büyük annesi ve babası da öylelerdi ve yıllardır hepsi Slytherin öğrencisiydiler. John bunu bildiği için hiçbir şey söylememişti kimseye. Ama şimdi onun gidişi umurunda değildi. Josh ve Tim'in gitmesi, gidecek olma ihtimali de onu çok üzmüyordu. O sefil muggle hayatında zaten hep yalnızdı. Başka biri gibi davranıp yanına çektiği arkadaşlarının gidişi onu en fazla birkaç hafta üzer, ardından hayatına devam ederdi.

A Tiny Hogwarts Story - John&ClaireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin