10

6 1 2
                                    

O gün iksir dersinden çıktığında Claire'i kapıda, görmeyi hiç beklemediği biri karşılamıştı. Bir anlığına duraksarken daha sonra hızlı adımlarla kollarını birbirine bağlamış bir şekilde kendisini bekleyen Robert'ın yanına gitti. 

"Robert? Sen neden buradasın?"

"John'a ne yaptığını öğrenmek için buradayım"

"N-nasıl yani?"

Karşısındaki gencin sözleri Claire'i afallatmıştı. Robert çok ciddi görünüyordu, bu onu tedirgin hissettirmişti. Ayrıca John'a bir şey olmuş olmalıydı, yoksa Robert buraya kadar gelmezdi. Meraklı ve bir o kadar da endişeli gözlerle ona bakarken Robert en sonunda sessizliği bozmuş, birkaç adım daha Claire'a yaklaşmıştı.

"John bugün benimle konuştu"

"Ne?! Sen ciddi misin?!"

"Şşh! Sessiz ol"

Bunu duymak Claire'in kalbinin deli gibi atmasına sebep olmuştu bir anda. John'un iyiye gittiğini bilmek çok iyi hissettirmiş, içindeki heyecanı bastıramayarak sesinin yüksek çıkmasına da engel olamamıştı. O an aklına dün gitmeden önce kendisine iyi geceler dilemesi gelmişti. Acaba söyledikleri yine bununla mı sınırlydı?

"Affedersin. Peki John şu an nerde? Ne konuştunuz onunla?"

"Yanından ayırmadığı battaniyenin sahibini sordum"

Ve bunu duymasıyla Claire'in yüzündeki gülümseme yavaşça silinmişti.

"Dün yanındaydın, değil mi Claire? John battaniyenin sana ait olduğunu söyledi, sen getirmişsin onun için"

"Evet, evet öyle oldu"

"Dün gece başka ne oldu?"

"Başka bir şey olmadı Robert. Sadece sessizce yanında bekledim, iyi hissetmesini umuyordum"

"İşe yaramış görünüyor"

Genç kızın yüzündeki gülümseme belli belirsiz bir şekilde yeniden dudaklarına yerleşmişti. Kaşlarını kaldırarak sorarcasına Robert'a baktı.

"Bunu hissetmesem seni bulmak için çaba harcamazdım Claire ama... John günler sonra ilk defa konuştu, anlatabiliyor muyum? Josh'la ne kadar mutlu olduğumuzu tahmin edebiliyor musun? Ve biz bu kadar uğraşmamıza rağmen dün belki de sen onun yanındayken kendini daha iyi hissetmeye başladı"

"Ne diyebilirim ki Robert, ben de sizin kadar mutluyum inan. John'un iyiye gitmesi gerçekten çok güzel, aslında ben pek bir şey de yapmadım ama yine de-"

"Sana teşekkür ederim Claire"

"Ne?"

"Sana onun durumunu anlatmakla hata ettiğimi düşünüyordum ama yanılmışım. Bizim aksimize John'u yalnız bırakmadın"

Bu samimi sözleri John'un arkadaşlarının birinden duymak Claire'e fazlasıyla tuhaf geliyordu. Ama yine de Robert haklıydı, John'u yalnız bırakmamıştı, zaten istese de yapamazdı. Kendi kendine sessizce gülerken elini güven verircesine Robert'ın koluna yerleştirmişti.

"Rica ederim Robert. Ben de elimden geldiğince iyi olması için çabalıyorum sadece"

~

Kendini o gece yine Karagöl'de bulmuştu Claire. Robert'la en son konuştuklarında John'un bu gece gitmeyeceğini tahmin ettiğini, kendisinin de gitmesine gerek olmadığını söylemişti ama Claire'in içi rahat etmemişti. John'un odasında rahatça uyumasını, ruh halinin daha iyiye gitmesini çok istiyordu ama ormanda olma ihtimalini de düşünmeliydi.

Ellerini montunun ceplerine yerleştirmiş, hızlı hızlı yürürken her şey tam da tahmin ettiği gibiydi. John yine her zamanki yerindeydi. Onu görmek ilk defa Claire'i üzse de hemen yanına gitmiş, artık alışmış olduğu yerine, yaprakların üzerine oturmuştu. Bacaklarını kendine çekip tam konuşmak için dudaklarını aralayacakken John'un ay ışığının aydınlattığı yüzünü görünce olduğu yerde donakalmıştı.

Gizlemeye çalışsa da gözyaşları her şeyi ele veriyordu. Buraya geldiğinden beri de hiç kesilmemişti. Kasılan çenesinden dişlerini sıkı sıkı birbirine bastırdığı anlaşılıyor, yanaklarından süzülen gözyaşlarının yarattığı hıçkırıkları bastırıyordu. Parmaklarının arasına aldığı sigarayı bile unutmuş, kendi kendine yanıp bitmesine izin vermişti. Claire onu böyle görünce ilk başta ne yapacağını bilememişti. John'u donuk, ifadesiz görmek bile bu kadar acı verici hissettirmemişti. Ona bakarken, dolu gözlerle yanına doğru biraz daha yaklaştı. Tam konuşacağı sırada yeniden durdu, bu sefer John ondan önce davranmıştı.

"Yatağın altından çıkıp annemin yanına gittiğimde paramparça olmuş yüzünü minicik ellerimin arasına alışımı hatırlıyorum"

Sesi, Claire'in beklediği gibi titrek değildi. Aksine duygusuz, soğuk ve bir şeyleri gizlemek ister gibiydi. Gözyaşlarının saklayamadığı yarasını sesiyle saklamaya çalışıyordu. Ama Claire uzun zaman sonra onun sesini duyduğunda anlattıklarının ağırlığı karşısında gözyaşlarına boğulacağını asla tahmin edemezdi.

"Defalarca kez darbe aldığını gözlerimle gördüm, sesini duyamasam da sessiz çığlıkları sanki beynimde yankılanıyordu. Ama hiç inanmadım öldüğüne. Babam gittiği zaman, annemin cansız bedenindeki kanın benim bedenime değdiği ana kadar... Hiç kimse yoktu, uzun zaman da kimse gelmedi. Yine ben ona sarıldım, buz gibi bedenine. Gözyaşlarım tükenene kadar ağladım"

Durdu ve kısa bir nefes verdi sakince. Ağzına almaya bile korktuğu o anın izleri, hayatında ilk defa dudaklarından dökülüyordu.

"Sonra polisler geldi, çok uzun zaman sonra. Gece olmuştu. Annemi de, babamı da götürdüler. Abim de gelince koskoca evde sadece ikimiz kaldık. Günlerce ikimizin de ağzından tek bir kelime çıkmadı, ağlayamıyorduk da. Ben gözyaşlarımı çoktan bitirdiğime inanıyordum, olaylar yeninden zihnimden geçmeye başlayana kadar da böyleydi"

Tek eliyle artık daha fazla saklamakla uğraşamayacağı gözyaşlarını sildi. Artık sesi de titremeye başlamıştı, çenesi de.

"Yatağın altında sadece izledim, başka hiçbir halt edemedim. Kafamda suçlu olduğumu söyleyip durdu o sesler, haklılardı. Belki babamı durdursaydım-"

"Hayır John! Kendine haksızlık ediyorsun"

Ve hemen sitemle karşısındaki gencin elini tuttu. Çoktan ufacık olmuş sigarayı da parmaklarından çekip bir köşeye fırlatmıştı. John'un hissettiklerini anlayabiliyordu. Annesinin ölümüne şahit olmuştu, bundan daha acı, daha ağır bir şey olamazdı. Sadece duydukları bile kanını dondururken olanları kendi gözleriyle gören John'u biraz da olsa rahatlatmak istiyordu.

"Küçücükmüşsün, istesen de engel olamazdın. Senin hatan değildi"

Ama John dediklerine kulak asmıyordu. Başını iki yana sallayarak Claire'in ellerinin arasındaki elini çekmiş, kendi kucağına yerleştirmişti. Claire'de boşta kalan ellerini buruk bir gülümseme ve çekingenlikle yeniden ceplerine koymuştu.

Bir süre aralarında sessizlik oldu, rahatsız edici türdendi. Ama sonra John, kısık bir sesle bozdu.

"Yarın yanıma gelmeni istemiyorum Claire"



A Tiny Hogwarts Story - John&ClaireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin