"Geldiğimizden beri neden böyle sessizsin John?"
Claire, John'un asasından çıkardığı alevleri, yine John'un kendisine öğrettiği büyüyle, büyük bir su huzmesiyle söndürmüştü. Sessiz bir şekilde çalışmışlardı, Claire başta onun sadece odaklanmaya çalıştığını düşünmüştü ama daha sonra dinlenmek için oturduklarında John'un yine sessiz kalıp alevleriyle oyalanmaya başladığını görünce artık sessizliği bozmaya karar vermişti.
"Bilmem, sen seversin sessizliği diye düşündüm"
"Ne ilgisi var?"
Genç kız bazen onu anlamlandırmakta gerçekten zorlanıyordu. Belki de aklında dolanan, Oliver'ı kıskandığı düşüncesi gerçekten doğruydu. John yine ona boş bakışlarla baktıktan sonra yeni bir alev topu yaratmış, bu sefer de onu yerde yavaşça gezinen bir kaplana çevirmişti.
"Geçen derse göre Amortentia'yı da düzgün bir şekilde yapabilmişsin bu sefer"
"Sen nerden biliyorsun?"
"Robert söyledi"
"Robert'ın bazen gerçek bir ayaklı gazete olduğunu düşünüyorum"
Alevden kaplan yavaş yavaş yanına yaklaşıyor, sıcaklığını Claire'in hissedebilmesini sağlıyordu.
"Parşömen ve şömine... Peki kokusunu aldığın parfüm nasıl bir şeydi? Ağır bir koku muydu, yoksa biraz daha doğal mı?"
Claire, John'un sorduğu soruyla köşeye sıkışmış gibi hissediyordu. Kaplan biraz daha kendisine yaklaşırken derin bir nefes almış, gözlerini kaçırarak cevap vermeye çalışmıştı.
"Ben- ben bilmiyorum John. Hatırlamıyorum"
"Hatırlamıyor musun? Bu imkansız. İnsan en sevdiği şeyin kokusunu nasıl hatırlamaz?"
"Hatırlamıyorum dedim işte, uzatma"
"Ama merak ediyorum"
"Benim de merak ettiğim şeyler var, ama her istediğimi her an sormuyorum"
Claire'in son sözüyle ona iyice yaklaşan alevden kaplan geri geri çekilmeye başlamıştı. John'un asasının ucuna kadar gelen kaplan tek bir asa hareketiyle yok olurken yerini havada uçuşan minik kıvılcımlara bırakmış, onların da sönüp gitmesi çok uzun sürmemişti.
"Neyi merak ediyorsun?"
Claire bir anlığına cüretkar bir şekilde atıldı.
"Geçmişini, o geceyi, zihinbendar olup olmadığını..."
Art arda sıralanan sorularla John'un yüzü yeniden ifadesiz bir hal almıştı. Huzursuzca yerinde kıpırdanırken gözlerini kaçırmış, kendini konuşmaya kapattığını belli etmek için de kollarını göğsünde bağlamıştı.
"Sormamakla iyi etmişsin"
Ardından tekrar sessizliğe bürünmüştü düello salonu. Claire ona bu konuda ısrar etmemesi gerektiğini biliyordu. Hassas bir meseleydi, John bile içten içe hala yıllar öncesine ait o geceyle yüzleşmeye çalışıyordu. Genç kız şimdi tekrar konuşmak isterse eğer John'un en başa dönmesinden, daha da sessizliğe bürünmesinden korkuyordu. Bu yüzden adeta "ben burda yokum" dercesine kendi köşesine çekilen John'u rahat bırakmaya karar vermiş, yere bıraktığı asasını eline almıştı. John'u o alev sanatını icra ederken dikkatlice izlemişti. Hiç denememişti elbette ama kendisinin de yapabileceğine inanıyordu. Odaklanmaya çalışarak sessizce sihirli sözcükleri söyledi, asa hareketini de yaptıktan sonra ufak bir alev çıkarmayı başardı ama çok fazla dayanmamış, hemen sönmüştü. Kendisini izleyen John'u da sadece konuşmaya karar verdiği zaman fark edebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Tiny Hogwarts Story - John&Claire
Fanfiction"Sabah okula yeniden başlayacak olan sen, kahvaltı için pankekinin üzerine muz mu yoksa çilek mi istediğine karar vermeye çalışırken ben berbat bir okul yılı ve yüzüm dağılana kadar dövülmek arasında bir seçim yapmak zorundaydım. Bu yüzden, bir daha...