Bölüm 11 - Bitmeyen Kabuslar

13 4 0
                                    

"Çok çabaladım; kaçmak için, unutmak için, korkumu yenmek için. Asla beceremedim. O hep benimle oldu. Beni bir kere bile yalnız bırakmadı. Ben, beni bıraksın istedim sen ise seni hiç bırakmamasını. Yine zıt düştük."

Rüzgara karşı elinde balonu ile çetin bir mücadele eden bir çoçuk gibiydim. Bu savaşın galibi rüzgardı. Benim balonum beni bırakarak gitmişti. Rüzgara karşı koymuştum elbette ama benim değerli balonum rüzgar karşısında beni tek başıma bırakmıştı. O beni bırakan balondu. Ben ise arkasından hüzünle bakan çocuktum. Hüznüm öfkem ile karşıtı. Benimle rüzgara karşı bir mücadele verebilirdi eğer beni bırakmayı seçmeseydi. Bu onun tercihi, benim mücadelem ve arayan giren yabancılarla olan bir harptı.

Şimdi ise beni bırakmayı isteyen balonum, bizi birbiri- mizden ayıran rüzgar sayesinde bana geri gelmişti. Aramıza giren ve bizi ayıran yabancı rüzgar onu bana geri getirmişti. Gözlerini dikip bana bakmıştı. Ben özellikle ona bakmıyordun ya da bakmak istemiyor- dum. Gözlerimi tabağa dikmiştim. Deniz ve Arın ise bu anı bozmak istemez gibi hiç komusmuyordu. Bu sessiz- lik fazlaydı. Derya bir açıklama borçluydu bana. Biraz daha bekledim konuşmasını. O ise sadece beni izliyor- du bunu hissedebiliyordum.

Daha fazla beklemeden oturduğum sandalyeyi çekerek masadan kalktım. Beni onun oyuncağı değildim. Benim -le istediği zaman oynayıp hevesi geçince beni bir köşe- ye fırlatarak gidemezdi. Onunla aynı ortamda bulun- mak istemediğim için adımlarımı hızlandırdım. Aklıma annem geldi. Sanki onun yanından odama kaçıyormuş gibi adımlar atmaya başladım. İşe yarıyordu. Mutfak- tan merdivenin başına kadar ilerlemiştim. Hatta ora- dan da Arının benim için hazırladığı odaya gitmiştim. Odanın kapısını kapatarak pencereye koştum. Pencere benim şu hayattaki tek sığındığımdı. Ne zaman kızsam, sevinsem, üzülsem, kırgınlık yaşamasan onun yanına giderim. Beni asla yargılamaz. Pencerenin karşına geçtim.

"Ben onun kırabileceği birisi değilim, beni kırmaktan paramparça etti. Tıpkı annem gibi. Sence gittiğim için üzgün mü?" Onun konuştuğunu düşündüm. Şizofrenlik değildi benimkisi. Dert ortağım gibi düşünüyordum penceremi. "Haklısın, bence de bana kızgın. Eve gidince beni maf edecek. Ama eğer eve gidersem." Ufak bir kahkaha attım. "Sence eve gitmeli miyim? Bak Derya da istemiyor. Ne yapalım dersin?" Bacaklarımı kendi- me çektim. Kollarımı da onların çevresine doladım. "Eve gidersem yine hapis hayatı yaşayacağım," hüzün- lendim. Gözlerimden hayriihtiyar bir şekilde göz yaşları akmaya başladı. "Ama burada da beni istemiyor -lar. Ne kadar yalan söyleseler bile," annem beni istemiyordu. Beni doğurmaktan başka aramızda bir bağ yoktu. Benim kimse ile bir bağım yoktu. Onun dışında. Pencereye baktım. "Derya benden vaz geçti. Ben hiçbir şey yapmamıştım. O çocuk sarhoş geldi. Seninde moralini bozmak istemiyorum. Boş ver" göz yaşlarım akıyordu. Annemi düşünmek bile beni üzüyordu. Oturduğum yerde pencereye bakmaya devam ediyordum. Kulağıma değişik bir erkek sesi geldi.

'Halim ortada yine ellerimde kan
Hiç derinlere inen kalmadı yaram
Ben ki kalbine gömüp içerde ağlayan
Şimdi aksine çıkıp zincirlerini kıran'

Galiba içeride müzik açmışlardı. Evin yalıtımı çok kötüydü sanırım. Sözleri beni anlatıyordu. Ben daha zincirimi kıramamıştım. O kadar gücüm yoktu. Kalbine gömüp içeride ağlayan bendim, kesinlikle. Hep içime gömmüştüm. Bu bende ağırlık yapıyordu.

'Sözüme güven dönmem ben kahpelik etmem
Bu yola bir baş koydum seni kimseye yedirmem
İçini rahat tut, başını hep dik tut
Sabret bu duvarları bir gün yine yıkacağız elbet,'

Benim duvarları birlikte yıkabileceğim birileri yoktu. Her zamanki gibi kendi başıma yıkacaktım duvarları- mı. Tek başıma, tek tabanca bir halde. Şarkıyı dinlemeye devam ediyordum. Sırtım kapıya dönüktü. Kapım açıldı. Kimin girdiği beni ilgilendirmiyordu. Çünkü umurumda değillerdi.

FevzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin