"Çevremdeki insanlara göre kapalı bir karton kutuydum. Kutumu sadece senin için araladım. Sende diğerleri gibi kutumu ezip geçme olur mu?"
Uyandığımda pencereden dışarıya baktım. Hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Güneş eşsiz bir resim gibi zevk veriyordu bakan herkese. Bu şahane manzara karşısında nutkum tutulmuş gibi özledim gökyüzünü. Mor, pembe, turuncu... renkler birbirlerini ile ahenkle dans ediyordu.
Dikkatimi gökyüzünden çekerek odanın kapısına yöneldim. Odadan dışarı çıktığımda kulaklığı ile bana gelen Açelyayı gördüm. Üzerinde siyah bir sporcu taytı ve pembe crop vardı. Aksam geç saatte yatmasına rağmen sabah erken kalkmıştı. Hatta fazla enerjik gözüküyordu.
"Şşşt enerji sırrın ne? Bak aramızda kalır." Ona göz kırptım. Bu halime güldü.
"Sır mı? Tam 6 yıldır erken kalkınca böyle oluyor. Bir tane de şarkı açınca bütün gün enerjik oluyorum." Dedikten sonra bana doğru eğildi. "Bak aramızda ama," o da bana göz kırpınca gülerek geriye gittim.
"Tamam aramızda," beraber merdivenlerden aşağıya indik. Ben uyanınca saate bakmamıştım. Ama erken bir saat olduğu belliydi. Derya büyük ihtimalle uyuyordu. Bir anda kapı açılınca yanıldığımı fark etmiştim. Derya dağılmış saçı ve göz altındaki torbalar ile salona giriş yapmıştı. Giydiği kahverengi gömlek ve siyah pantolon ile fazla ciddi gözüküyordu. Onun bu haline alışık değildim. Bize dogru gelmeye başladığında şişmiş gözleri, göz altı torbaları kadar dikkatimi çekmişti. Ağlamış mıydı? "İyi misin?" Derya soruma cevap vermeden merdivenlere yöneldi.
"Onun bu haline aldırma, onu böyle görmeye alış. Çünkü Derya bu." Açelya'nın söyledikleri yüzünden kafam allak bullak olmuştu. Ne demek Derya bu? Açelya bu halimi fark etmiş olmalı ki bana kısa bir açıklama yaptı. "O bir avukat, anlaşılan yine ağır bir dava geldi." Bir süre susup mutfağa gidince bende onun peşinden gittim. "Avukatların ağlamadan savunma yaptığını mı düşünüyordun?" Şaşkın halim ona komik gelmiş olmalıydı. Derya bir avukat mıydı?
"Onun avukat olduğunu bilmiyordum, hiç öyle birisine benzemiyor." Şaşkınlık içinde söylediklerim Açelya'yı güldürmüştü.
"İnsanları bilemeyiz." Dedi. Biraz sonra aklına bir şey gelmiş gibi konuşmasına devam etti. "Derya dışarıdan bambaşka birisi gibi gözüküyor. Dışı ne kadar yumuşak ise içi o kadar sert. Daha doğrusu kendine yakın hissettiklerine yumuşaktır, onun haricinde herkese serttir. Umarım onun sadece yumuşak olan yüzünü görürsün. Yoksa annenden emdiğin sütü burnundan getirir." Yüzümde anlamsız bir gülümseme oldu. Güçlü kadınları daima desteklemiş, sevmiş ve taktir etmişimdir.
"Benim dedikodumu mu yapıyorsunuz?" Derya mutfağa gelmişti. Üzerinde siyah yazlık pijama vardı. Saçlarını tepeden toplamıştı. Kaşları çatılmış bir ifade ile bize bakıyordu.
"Bu gün her zamankinden daha fazla çekilmezsin sis, istersen bitki çayı yapabilirim." Açelya ona uzlaşmacı bir tavırla yaklaşıyordu. Deryayı pek tanımıyordum, ondan bir değişiklik fark etmedim. Derya'nın üzerinde fırtına öncesi sessizlik vardı. Sessiz tepkiler ile mutfağa ilerledi.
"İstemiyorum, bu gün beni yalnız bırakın!" Sinirli çıkan sesinden bir şey olduğunu anlamıştım. Çok sinirliydi, hem sinirli hemde gergin...
"Öyle olsun patron," Açelya teslim olmuş gibi ellerini yukarı kaldırmıştı. "İnşallah kendini işe kaptırmadan bugünü akşam edebiliriz. Aksi olursa seni..." Derya öfke içinde Açelya'nın sözünü kesti.
"Aksi olursa ne? Dün gece hiç uyumadan bir davaya girdim. Sonra yeni bir dava hakkında çalışmaya başladım. Ve şimdi savunmam gereken bir müvekkil varken seninle gereksiz bir konuşma yapıyorum. Sizden izin istedim, beni rahatsız bırakın dedim, siz ne yaptınız? Üzerime daha fazla geldiniz!" Derya adeta gürlemişti. Benim bir suçum yoktu ama ben de bu azardan nasibimi almıştım. Derya mutfaktan çıkarak odasına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fevz
Novela JuvenilDerya diye bir baş karakterim var. Acı ve sayesinde büyümüş, güçlenmiş başarılı bir kadın olmuş. Bir de MeteHan var. Annesi yüzünden hiçbir şey bilmiyor. Babası onu ve annesini terk etmiş. İnsanlar da onun hakkında hiçbir şey bilmiyor. O sadece bir...