"İnsanlar birbirine kavuşmak için can atıyordu, halbuki kavuşmak istemelerine rağmen birbirlerinden ayrılmışlardı. Ama sen gitme olur mu? Sen benim canımsın, ruhumda bir merhem etkisi yaratıyorsun."
Derin bir denizde başıboş giden bir gemi gibiyim. Başıboş, ıssız, kimsesiz. Babam benden özür dilemişti. Bende kabul etmiştim. Ama o yalvarmaya devam edecekti bir süre sonra. Ne yapacağımı çok iyi biliyordum. Zaman hiçbir şeyin ilacı değildi. Sadece insanların yaşananları unutmasına yardımcı olan bir aracıydı.
Babamı affetmemim sabahıydı şu an. Başım çok ağrıyordu. Dün gece o kadar çok düşünmüştüm ki. En sonunda yataklara düşmüştüm. Babamı bir anlık hevesle affetmemiştim. Hevesimi hep kursağımda bırakıyordu. Küçük Mete'nin babasına kavuşmasına izin vermiştim bir süreliğine.
Düşünmüştüm. Çocukken, ergenken, gençliğe adım attığımda. Hep düşünmüştüm. Babam geldiğinde vereceğim tepkiyi çok düşünmüştüm. Yalan yok hayal de kurmuştum. Ama hiçbir düşüncem ve hayalimde böyle bir tepki yoktu. Bazı şeylerin farkına geç varmıştım. Ama sonuçta varmıştım. Babam bende güzel anılar bırakmıştı ama acı emareler de bırakmıştı. Acı emareler hep ruhumu kanatmıştı. Sonra bir kadın gelmiş ve kanayan ruhumu iyileştirmişti.
Kapım çaldı. Ben daha gir demeden Derya siyah gömleği ve siyah eteği ile içeriye girmişti. "İzin istedim ama duymadın. Bu yüzden kusura bakma. Hadi çıkalım. Daha çok işimiz var."
"Ne işimiz var?" Afallamıştım. Güne böyle başlamayı düşünmüyordum. Yavaşça oturduğum, koltuğun üzerinden ayağa kalktım. "Çok güzel olmuşsun. Her zamanki gibi."
Derya iltifatıma güldü. "Sende çok güzelsin." Elleriyle dağınık olan saçımı düzeltti. "Her zamanki haline." Güldüm. "Neyse Barkın ile dün neden konuşmadın? Seni beklemiş ama sen gitmemişsin." Deryaya dün olanları anlatamazdım, en azından şimdilik, ona karşı yalan söylemekte istemiyordum.
"Gittim ama daha sonra işim çıktı." Yalan değildi ama gerçekten değildi. O gün babamla konuştuktan sonra sahil kıyısına oturmuş ve düşünmüştüm. Neler yapacağımı.
"Öyle mi? Ne işin vardı?" Yalan söylemekten ve yalanlardan hoşlanmazdım. Ve sevdiğim kadına da yalan söylemek istemiyordum. O zamana doğrulardan kaçmayacaktım.
"Sonra anlatırım. Biz nereye gidiyoruz?" Konudan bu şekilde sıyrılmayı düşündüm. Derya üstelemedi.
"Barkın ile konuşmaya. Çok acil diye diye başımın etini yedi. Ne olmuş olabilirdi bu kadar acil diye merak ediyorum." Derin bir nefes aldım. Bu konuyu bende merak ediyordum.
"Ben hazırlanayım hemen o zaman." Derya odamdan çıktıktan sonra bende dolabıma yöneldim. Kasım ayının ortalarına gelmiştik hava çok soğuk değildi ama sıcakta değildi. Derya bu havada üşümeden nasıl etek gidebiliyordu, üşümüyor muydu? Üşüse ben onu ısıtırdım.
Dolaptan siyah bir kazak çıkardım kendime, Derya ile uyumlu olabilmek için. Altıma da siyah bol pantolon giymiştim. Saçlarımı rastgele taradım. Merdivenlerden hızlıca aşağıya indim. Kahvaltı yapmamıştım. Bu yüzden mutfağa gittim.
"Sana yaptım," Derya önüme küçük hamurlar koymuştu. Bunlara pişi de deniyordu. Ben yemeği çok severdim. Annem her canım istediğinde yapardı. Hatırlıyordum. İstediklerimi pek yapmaz hatta beni umursamazdı. Fakat pişi istediğimde yapardı. Ne kadar istemese bile.
"Teşekkürler," hızlıca ağzıma birkaç tane hamur tıktım. Derya bu halime güldü. Vaktimizin olmadığı tahmin ediyordum. İyice tembellemiştim bugün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fevz
Teen FictionDerya diye bir baş karakterim var. Acı ve sayesinde büyümüş, güçlenmiş başarılı bir kadın olmuş. Bir de MeteHan var. Annesi yüzünden hiçbir şey bilmiyor. Babası onu ve annesini terk etmiş. İnsanlar da onun hakkında hiçbir şey bilmiyor. O sadece bir...