Bölüm 14 - Unutulmayan Geçmiş

10 3 0
                                    

"Neredesin baba? Seni arıyorum ama sen yoksun. Kimsesizlik beni sararken bir kahramanın beni kimsesizlikten çekip alması gerekiyor. O kahraman sensin. Sonuçta babalar çocuklarının kahramanları değil midir? Kurtar beni baba. Kimsesizlik beni içine hapsediyor."

Kimsesiz bir limanın ortasındaydım. Gelip birisinin beni buradan alması, burada kurtarması gerekiyordu. Gelecek kişi bir kahramandı. Bir babaydı. Benim babam. Babamı fazla hatırlamıyorum, uzun boylu benim gibi yeşil gözleri olan esmer bir adamdı. O zamanlar kırkli yaşların ortasındaydı. Şimdi ise 50 yaşını geçmiştir. Şu an ne haldeydi acaba? Beni bıraktığı için ona kızmıyorum. Annem katlanılmaz birisi. Bence iyi bile dayandı.

Deryaya bu soruyu sorduğu için de kızmıyordum. O benim hayatımı merak ediyordu. Tıpkı benim onun hayatını merak ettiğim gibi. Hakkımda olan her şeyi ona anlatabilirdim. Ama babamı... Babam hakkında ona anlatacak pek bir şey hatırlamıyordum. Hatırlamadığım şeyi ona nasıl anlatabilirdim ki?
Derya bana merakla bakıyordu. Cevabımı merak ediyordu.

"Bilmiyorum." Cevabım karşısında tepkisiz kalmıştı. "Senin baban nerede?" Bende onu merak ediyordum.

"Denizde," anında verdiği cevabı garipsedim. Denizde derken ne demek istemişti? Garip bakışlarımın esiri olduğunu düşündüm. "Şey benim babam kaptan," dokunsam ağlayacaktı. Onunda benim gibi sadece anne değil aynı zamanda baba acısı da vardı. "Onu görmeyeli baya uzun oluyor." İçinde bir yerlerde küçük bir Derya vardı. Bana bunu o söylemişti.

"Benim babamda kaptandı." Dedim. Gerçekten de babam kaptandı. "Ben de onu her zaman göremezdim. Çok özlerdim. Çok isterdim yanıma gelsin diye. Ama yanımda olmama sebebinin işinden dolayı olduğunu biliyordum. Aslında işinden dolayı diyerek beni geçiştiriyordu. Annemden kaçıyordu, kendince. Beni de yanına almak istemişti. Ama annem izin vermemişti."

Derya da söylediklerime üzülmüştü. "Benim babam da," olduğu yerden yavaşça sürünerek yanıma oturdu. "Bize bakınca annemi hatırlıyordu. Bizden nefret etmiyordu yanlış anlama, sadece annemi hatırlamak onu üzüyordu. O yüzden bizi vahtiz annemizin yanına bırakıp uzun bir sefere çıkıyordu." Onunla fazla ortak noktamız vardı. Acılar gibi. Çocukluktan beri ikimizde çok acı çekmiştik.

"Bir vahtiz annen olduğunu bilmiyordum." Dedim saf bir şekilde.

"Benim hakkımda bilmediğin o kadar şey var ki," Sesinde huzur vardı. Gizemli geçmişini bilmediğim için kendini mutlu hissediyordu. Ben ona karşı şeffaf bir kutu gibiydim. İçim dışım birdi. O ise bana karşı her tarafı çevirili bir kutuydu. Onu ne zaman açmaya çalışsam önüme engeller çıkıyordu.

"Anlatırsan bilirim," dedim yüzümde ufak bir tebessüm olmuştu. Onu tanımayı, bilmeyi çok isterdim.

"Belki bir gün anlatırım. Ama şimdi olmaz." Onun üzerine gitmek istemiyordum. İyi bir çocukluk geçirmemişti. Sancılı olan bir çocukluğa sahipti. Daha çocuk yaşta acımamıştı hayat ona.

"Bekliyorum," dedim içten bir sesle. Samimiyetime inanırsa bana bazı şeyler anlatırdı bekli. Onun üzerinde baskı kurmak istemiyordum. Ama çeneme de engel olamıyordum. "Hep bekleyeceğim."

"Biliyorum," dudaklarında muzip bir gülümseme oluştu. "Bu sefer bekleme sırası sende." Bu ne demekti? Merakla ona bakıyordum. O ise bakışlarını kaçırıyordu.

"Bende derken?" Bakışlarla anlaşamayınca sözler yeterli oluyordu. Tıpkı sözler yetersiz olunca bakışların yeterli olduğu gibi.

Ağzında sanki bir fermuar varmış gibi bir dudağında diğer dudağına bir fermuar çekmişti. "Benden bu kadar." Unutma Mete onu zorlamayacaksın. Tamam. Bunu yapabilirim. Derin bir nefes aldım.

FevzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin