"Tipim değilsiniz mi dedi?"dedi ve bir kahkaha daha patlattı.
Ona bir bakış attım. "Kes şunu."
Kahkahalarını durdurmaya çalışırken konuştu. "Deni... Deniyorum."dedi kesik kesik.
"Anlamıyorum. Oldukça farklı davranıyor."
Sonunda Fiona kendini durdurdu ve yüzü ciddi bir ifadeye büründü. "Haklısın. Görevlendirdiğim hizmetli de onun senin konuşmanı sıkıcı bulduğunu söyledi. Hatta seninle ilgilenmiyormuş bile."
"Bilmiyorum. Bir şeyler var. Sence yeni bir şeyler mi planlıyor?"diye sordum ona.
"O halde neden kimse orada yokken konuşmanı sıkıcı bulduğunu söylesin. Belki de doğruyu söylüyordur."
Ona döndüm ve "Hadi ama. Efran'ı tanıyorsun."diye cevapladım.
"Evet ama değiştiğini söylüyor. Hem numara yapıyor olsa bile neden tanımadığı insanların yanında da bunu yapsın ki. Hizmetçinin yanında bile olduğu gibi davranıyordu."
Fiona'nın sözleri beni şüpheye düşürürken bana yaptığı muamele geldi aklıma. Oldukça kabaydı. Üstelik... Üstelik bana bağıracak cüreti bulmuştu. Bunu unutmuş değildim ve intikamını alacaktım.
"Bilmiyorum ama bir şeyler karıştırdığı kesin. Bir şeyler döndüğüne eminim. Bu benimle alakalı olmasa bile."
Fiona oturduğu koltuktan kalktı ve omzuma dostane bir şekilde vurup "Sadece sen fazla pimpiriklisin o kadar kardeşim."dedi. Sonra da odadan çıktı. Çıkmadan önce bana "Ha bu arada, şenlikler için hazırlansan iyi olur. Neden gizlice gitmeyi tercih ediyorsun bilmiyorum da neyse." demeyi ihmal etmedi. Beni de öylece düşüncelerimle bıraktı.
O çoktan ikna olmuştu yeni Efran'a. Ama ben hala şüphelenmeye devam ediyordum. Edecektim de.
Efran üstünde daha fazla düşünmeyi bıraktım ve hazırlanmaya başladım. Üstüme basit bir pantolonla gömlek geçirirken onu aklımdan çıkarmaya çalıştım ama aklım bir türlü almıyordu. Onu küçüklüğünden beri tanırdım.
O bana bağıracak kadar cesur bile değildi. Peşimi bırakmaz ve söylediklerini onaylamam için elinden geleni yapardı. Ona ne olmuştu böyle?
Kıyafetleri giyinip çıktığımda Fionayı çay içerken gördüm. Aynı zamanda masanın üstünde bir mücevhere eğilmiş inceliyordu. Muhtemelen yeni bir tasarımıydı.
"Benim beceriksiz kardeşim yine kimseye göstermeyeceği işler peşinde mi?"
Bana kızgın bir bakış attı ama sonra fazla umursamayıp işine döndü.
"Sen öyle san. Bazıları ilgilenmeye başladı bile."
Ona şaşkınlıkla baktım. "Kim?"
Güldü ve bana dönerken konuştu. "Tahmin et kim?"
Kaşlarımı havaya kaldırıp bilmediğimi belirtince "Tabi ki de Efran."dedi.
Şaşkınlığım iki katına çıkarken "Efran? Efran Zeester?"
Kıkırdadı ve başını onaylarcasına salladı. "Ta kendisi."
"Ne yani? Herkesten sakladığın sırrını söyleye söyleye Efran'a mı söyledin."
Eğlencesi ifadesi kayboldu ve bana bayık bir bakış attı. "Tabi ki hayır. Sadece üstümdeki kendi tasarımım olan elbiseyle ilgilendi o kadar."
Şaşkınlığım anında yok olurken "Ah, yine sana yaranmaya çalışmış. Ben de bir şey sanmıştım."dedim ve dışarı çıkmak için ana kapıya yöneldim ama Fiona beni sözleriyle durdurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Celladımla Son Dans
FantasyMeşe gayet sıradan bir hayata sahipti. Ta ki kendini entrikalarla dolu okuduğu bir romanda bulana dek... Tabi ki hikayenin asıl kahramanı, güzeller güzeli Ashley olmamıştı. Bu fazla iyimser olurdu sanırım. O elbette romanın kötü ve imparatora aşırı...