Peşimden sürüklediğim aslanla birlikte soyluların toplandığı alana girdiğimde birçok bakış bana döndü. Ama ilgilerini fazla çekemedim. Daha çok ilgilendikleri şey getirdiğim avdı.
Bakıp ne getirdigimi görenler kocaman gözlerle diğerlerine dönüyor ve fısıldaşıyordu. Aslanı diğer yarışmaları da yaptığımız alana kadar sürükledim ve benden önce getirilmiş avların biraz uzağına bıraktım.
Dizlerime dayanarak soluğumu düzeltmeye çalıştım. Avların yanında gururla duran diğer yarışmacılar dehşetle avımdan ve benden uzaklaşırken yüzümde bir sırıtış belirdi.
İmparatorla olan maceramızdan ötürü biraz geç gelmiştim çünkü nerdeyse herkes gelmiş gibiydi. Hepsi iyi işler çıkarmıştı. En büyük av geyikti ama sanırım işleri ben karıştırmıştım.
Ah, ne yazık...
Sırıtışım yüzümde büyürken doğruldum ve diğerleri gibi kalan yarışmacıları beklemeye başladım.
Çok geçmeden birkaçı daha arenaya vardı ama kendinden emin gülüşleri benim avımı gördüklerinde soldu. Benimki ise büyüyordu.
Sinsi bakışlarını üstümde hissettiğim anda yeşil saçları parıl parıl varise döndüm. Yüzündeki sinsi gülümsemesi bu sefer yoktu. Bana beni çözmeye çalışırmış gibi bakıyordu.
Bir kaşımı kaldırarak ona baktım. Gülümsemekle yetindi. Bu adam kesinlikle güvenilmez bir hava saçıyordu.
İmparator ve Gallienus elleri boş bir şekilde döndüğünde soylular arasında tekrar bir fısıltı başladı ama imparator hiç üzgün görünmüyordu. Aksine oldukça neşeliydi.
Kendisi için kurulan çadıra ilerledi ve koltuğuna oturmadan önce yaşlı adamı yanına çağırdı. Bir şeyler fısıldadıktan sonra adam geri çekildi ve arenaya çıktı. Önümüzde durarak soylulara seslendi.
"Son yarışmacı olan imparatorumuz da geldiğine göre kazananı belirlemeye başlayabiliriz."
Sırayla tüm avları inceledi ama buna gerek olmadığını herkes içten içe biliyordu. Yaşlı adam yanıma geldi ve avımı inceledi.
"Oldukça büyük ve ağır görünüyor. En büyük avın nerdeyse üç katı leydim. Gerçekten muazzam."
Soylulara döndü ve "Sanırım kazananı artık söyleyebiliriz."dedi ama sözü geyik avlamış olan adam tarafından kesildi.
"Kazananın leydi Efran olduğunu söylemeyin bana. Onunki bir av bile değil."
Yüzü öfkeye bürünmüştü. Adama bıkkın bir bakış attım. Gerçekten mi?
Yaşlı adam duraksadı. Ne yapacağını bilemeyince imparatora döndü. İmparator bir bacağını diğerinin üstüne atmış ve bir elini de yumruk yapmış, başına dayamıştı. Sıkkın bir nefes verdi ve "Av olması için illaki yenilebilir olması gerekmez lord Nelson. Ama illaki yenilebilir olmasını istiyorsanız Güney Sailla ülkelerinde aslan eti oldukça yaygın bir şekilde tüketilir. Üstelik postu da oldukça değerlidir."dedi.
Gülümsemem yüzümde genişlerken yapacağım açıklamayı benim yerime yapan imparatora içten içe teşekkür ettim. Ne kadar kibirli olsa da o kadar da kötü değildi sanırım.
"O halde kazananı açıklayabilirim, izninizle."
Son kelimesini lord Nelson'a ithafen söyleyen yaşlı adam ismimi duyurdu. Ve üç yarışmayı da Av Sezonu yarışması tarihinde kazanan üçüncü kişi olmuştum.
Bazı tebriklerin ve kıskançlık dolu bakışların eşliğinde ziyafet sofraları kuruldu. Etler elden geçirildi. Sohbetler edildi ama o süre zarfında imparatorla konuşma vaktim olmadı ki zaten onun da işi başından aşkın görünüyordu. Dış ülkelerden gelen misafirlerle ilgilenmeli ve soylularla görüşmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Celladımla Son Dans
פנטזיהMeşe gayet sıradan bir hayata sahipti. Ta ki kendini entrikalarla dolu okuduğu bir romanda bulana dek... Tabi ki hikayenin asıl kahramanı, güzeller güzeli Ashley olmamıştı. Bu fazla iyimser olurdu sanırım. O elbette romanın kötü ve imparatora aşırı...