"O tablo hakkında bir şey biliyor musun acaba?"Gülümsedim. Oyun başlıyordu.
Ona bir reverans yaptım."Majesterleri. İyi görünüyorsunuz."
Elini havada umarsızca salladı ve yanıma adımlarken "Sende oldukça formundasın Leydi Efran. Yine..."dedi. Sesi küçümseyiciydi. Umursamadım.
"Soruma cevap vermedin."derken tabloyu gösterdi.
Tabloya dönerken gülümsememi korudum ve konuştum. "Aslında pek bir bilgim yok. Sadece zamanında usta Luther'in bir Domen adaları gezisinde kuğulardan ilham aldığını biliyorum."
İmparator bunu beklemiyordu. Şaşırdı ama şaşkınlığı kısa sürdü.
"Bunları beni etkilemek için mi okudun Leydi Efran."
Bu sefer şaşkınlıkla bakma sırası bendeydi. Tamam, burnu havada olduğunu biliyordum ama bu kadar da açık sözlü olacağını bilmiyordum. Anlaşılan Efran'ın tüm foyalarını her fırsatta ortaya dökecekti.
"Malesef hayır sevgili majesteleri. Bunları sadece merakımdan okudum. Sizi etkilemek için olsaydı tablonun kayboluş hikayesini araştırmak için bu kadar zahmete girmezdim."
"Nasıl yani? Zahmete girmeye gerek yok leydi Efran. İsteyen herkes devlet kütüphanesinden bu bilgiye ulaşabilir."derken imparatorun kaşları çatılıydı.
"Orda sadece bir yere kadar bilgi bulunabiliyor. Mesela bu tablonun bu saraya nasıl getirildiğinden bahsetmiyor."dediğimde yüzümde sinsi bir gülümseme vardı. Alttan alttan ona gerçekleri bildiğimi söylüyordu.
İmparator bu sefer şaşkınlığını üzerinden atamadı. Sanırım onu şaşırtan iki şey vardı. Birincisi bu kadar şey bilmem, ikincisi ise onunla hazır cevap bir şekilde konuşmamdı. Eski Efran onun her dediğini yapar ve peşinden ayrılmazdı.
İmparator hafifçe öksürdü ve "Demek ki biliyormuşsun"dedi. Bu sözleri söylerken başka tarafa bakıyordu.
Tekrar bana döndü ve "Duyduklarım doğru mu? Senden artık kurtuluyor muyum?"diye sorduğunda kaşlarımı çatmamak için zor durdum. Gerçekten kibirliydi.
"Demek söylentiler size de ulaştı. Ama evet. Duyduklarınız doğru. Artık sizinle ilgilenmiyorum."
İmparator hafifçe güldü. Vay canına. Gerçekten kitapta anlatıldığı kadar yakışıklıydı.
"Efran... Sen benim buna inanacağımı mı sanıyorsun."
"Ne demek istiyorsunuz majesteleri? Söylediklerimde ciddiyim."
Başını iki yana çok bilmişçe salladı ve "Sen sırf dikkatimi çekebilmek için kendini balkondan atan birisin Efran. Şimdi kalkmış bana artık benden hoşlanmadığını söylüyorsun."dedi.
"Balkondan mı atmışım?"diye şaşkınlık ve dehşet karışımı bir sesle sordu. Tamam, bu çok fazlaydı. Efran'ın bu kadar ileri gidebileceğini sanmıyordum. Ama kitapta anlatmılyordu ve kesinliğiden emin olamazdım.
"Evet. Bana hatırlamadığını söyleme."diyen imparator beni kuşkuyla süzdü. Kırdığım potu düzeltmek için konuştum.
"Ah, evet hatırlıyorum ama bir ay önce ölümden döndüm majesteleri. Bu yüzden hayatımı bir erkek için harcamanın saçma olduğunu düşündüm. O siz olsanız bile."
"Ben olsam bile mi?"diye soran imparator bana hala inanmış gibi değildi.
"Evet. Hayatımı çöpe atmaya hiç niyetim yok majesteleri. Hem, Tanrı aşkına..."duraksadım ve ölümcül cümleyi söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Celladımla Son Dans
FantasiaMeşe gayet sıradan bir hayata sahipti. Ta ki kendini entrikalarla dolu okuduğu bir romanda bulana dek... Tabi ki hikayenin asıl kahramanı, güzeller güzeli Ashley olmamıştı. Bu fazla iyimser olurdu sanırım. O elbette romanın kötü ve imparatora aşırı...