Medya: Teodor Harkus (Çok iyi değil ama idare edin işte)
"Şimdi sırada okçuluk yarışması var."dedi yaşlı sunucu ve imparatora bir bakış attı. İmparator Aoron başını hafifçe eğmekle yetindi ve yarışmayı başlattı.
İmparatorun düşünceli bir hali vardı ve bakışları ara ara bana kayıyordu. Neden bu halde olduğunu anlamasam da içimden bir ses benden tekrar şüphe etmeye başladığını söylüyordu.
İç çektim ve yarışma için areneya ilk çıkan adamı gözledim. Adam gayet iyi bir atış yaparak hedefi dokuz numaradan vurdu. Ondan sonra gelen zayıf ve leylek bacaklı bir adam onun kadar iyi değildi. Yedi numarayı vurdu.
Sıramın gelmesini beklerken arenaya atletik yapılı bir adam çıktı. Suratı buz gibiydi ama yine de yakışıklıydı. Hedefi tam ortasından vurdu. Başımı beğeniyle aşağı yukarı sallarken atletik oğlan indi ve yerini almak üzere ismim okundu.
Rahat bir tavırla ayaklandım. Bakışlarım arenaya yürürken konsey ve imparator arasında mekik dokuyordu. Onların gözleri de üstümdeydi. Konseydeki çoğu kişi hala beni onaylamıyor gibi görünüyordu.
Konsey neden mi bu kadar önemliydi? Çünkü ben konseyde, babamın yerine geçecek kişiydim artık. Ama gerek kadın olmam gerek de Efran'ın başıboş geçmişi o koltuk için uygun olmadığımı düşündürüyordu.
Ne kadar beni istemeseler de kabul etmek zorundaydılar çünkü imparator ve arşidüklükün ardından hemen ben geliyordum. Bana karşı çıkamazlardı. Tabi el birliğiyle beni uzaklaştırmazlarsa.
Konseyde oy birliği çok önemliydi. Bir karara varırken imparatorluk konseye de sorar ve oy çokluğuna göre yapılacak olana karar verilirdi. İmparatorun onları dinlememe gibi bir hakkı da vardı tabi. Ama buna kalkışmak ölüme kafa kaldırmak gibiydi. İmparator konseyi dinlemedigi anda kendini suikastlerle burun buruna bulabiliyordu.
Bu yüzden çoğunluğun beğenisini kazanmam gerekiyordu. Yoksa kısa sürede postalanırdım.
Atış yapacağım alana vardım ve çizginin arkasına geçtim. Tirkeşimden bir ok aldım ve yayıma yerleştirdim. Yayımı kaldırdım ve hedefi nişanladım. Birçok kişi nezlinde yarışmayı atletik yapılı oğlan çoktan kazanmıştı ama hemen karar vermemek gerektiğini bu insanlara gösterecektim.
Ok, hedef tahtasını tam ortasından delebilirdi ama ortada zaten bir ok vardı. Bu yüzden okun yapacağı tek bir şey vardı. O da yolunu kapatan oku ortadan kaldırmaktı.
Attığım ok keskin bir çatırtı sesiyle ortadaki oku yardı geçti ve ortaya saplandı. Bunu bir dizi sessizlik takip etti. Ardından güçlü bir 'vaov' sesi alanı doldurdu. Herkes ayağa kalkmış oku yarıp onun yerine yerleşmiş okuma bakıyordu. Hep bir ağızdan konuşuluyor ve kimin kazandığı tartışılıyordu.
Kara kuru yaşlı adam yanıma geldi ve hedef tahtasına bir göz attı. Sonra bana onaylanmış bir bakış attı. Becerilerimi beğendiğini anlatan bir gülümseme eşliğinde "Tam on ikiden."diye insanlara seslendi. Omzuma dostane bir şekilde vurdu ve benimle beraber arenadan indi.
Herkesin sesi fısıltıya dönüşmüşken hepsi bakışlarıyla beni süzüyordu. Ama benim gözlerim imparatoru arıyordu. Sonunda onu tahtında bulduğunda imparatorun beni çözmeye çalışırmış gibi bir ifadesiyle karşılaştım.
Onu anlayabiliyordum. Efran onun gözünde tamamen başka birine dönüşmüştü. Belki de gerçekten öyle olmuştu, kim bilir?
Gözlerimi ondan ayırıp konseye çevirdim. Hepsi hararetle tartışıyor ve arada bana bakışlar atıyorlardı. O sırada kır saçlı hafif sakallı bir adamla göz göze geldim. Bana gülümseyen gözlerle baktı ve baş parmağı dışında tüm parmaklarını kapatarak elini havaya kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Celladımla Son Dans
FantasiMeşe gayet sıradan bir hayata sahipti. Ta ki kendini entrikalarla dolu okuduğu bir romanda bulana dek... Tabi ki hikayenin asıl kahramanı, güzeller güzeli Ashley olmamıştı. Bu fazla iyimser olurdu sanırım. O elbette romanın kötü ve imparatora aşırı...