Saraydan ayrıldıktan sonra birkaç leydiyle selamlaştım. Birkaçı bana inanmışa benziyordu. Özellikle isminin Anne olduğunu öğrendiğim ufak tefek kız, arkadaşı Rachel'ı da zorla yanında sürükleyerek benimle ayak üstü konuştu. Oldukça sevimli bir kızdı ve Rachel da pek güvenmese de onu kazanmak üzereymişim gibi hissediyordum.Asıl hedefim ise pek güvenmese bile eskisi gibi küçümseyici bakışlar atmıyordu en azından.
Rachel ve Anne ile vedalaştıktan sonra beni bekleyen arabama yürüdüm ve beni arabanın yanında bekleyen Brent'e selam verdim.
"Nasıl geçti leydim?"diye soran Brent'e gülümsedim ve "Şimdilik mükemmel. Prensesi ikna etmeme az kaldı."dedim bana uzattığı elini tutarken. Bir ayağımı arabaya atarken cevap verdi.
"Eğer imparatordan hoşlanmıyorsanız er geç gerçekleri görecektir prenses."diyen Brent'e bir bakış attım.
"Hoşlanmıyorum."dedim gözlerimi kısarak.
Güldü hafifçe ve "Öyle diyorsanız öyledir leydim."dedi. Ben arabaya binerken o da atına bindi.
"O halde çalışmalara devam mı leydim?"diye sordu. Koltuğuma rahatça yerleştikten sonra cevap verdim.
"Kesinlikle."
***
Grandüklük sarayının bahçesine kabul edildiğimizde özel muhafızım aynı zamanda öğretmenim Brent elini uzattı ve inmemde yardımcı oldu. O arabayı ait olduğu yere götürürken beni Emma karşıladı.
"Davet nasıldı leydim?"diye sordu pelerinimi alırken.
"İyi sayılırdı Emma. Şu an için durumlar iyi."
"Sevindim leydim. O halde çayınızı hazırlıyorum."diyen Emma'yı durdurdum.
"Çay kalsın. Oldukça açım."dediğimde başıyla beni onayladı ve yanımdan ayrıldı. O sırada omzuma atılan kolun sahibi konuştu.
"Demek bir aylık rahibelikten kurtuldunuz leydi Efran."diyen sevgili ağabeyim Cristian'dı.
Kolunu omzumdan attım ve ona döndüm azarlayan bakışlarla.
"Senin sorumluluk kabul etmedigin işlerle ilgilendiğim için grandüklükten çıkamamış olabilir miyim?"diye sordum.
Bana yaramaz çocuklar gibi omuz silkti ve metalik gri saçlarını yana atarken konuştu. "Ben haklarımdan feragat ettim. Bunlar benim işim değil."
"Ben de ondan bahsediyorum. Yapmaya niyetli olduğun bir şey yok mu? Feragat ettikten sonra ne yapmayı planlıyorsun?"diye sorduğumda bakışlarını kaçırdı ve "Bilmem. Eminim yapacak bir şey bulurum."diye cevap verdi.
Gözlerimi kısarak ona baktım. "Bir şey saklıyorsun lord Cristian ve onu bulacağım."dedim parmağımı ona sallarken ve arkamı dönüp yürümeye başladım.
Arkamdan bağırdı. "Bir şey saklamıyorum. Gerçekten."
Bana tekrar yetiştiğinde konuyu kapatmak için "Babam nerde?" diye sordum.
"Yemek salonunda. Bilirsin. Yemeğini hep geç yer."
Adımlarımı hızlandırırken "Harika. Çok acıkmıştım."dedim. Merdivenleri çıkarken Cris bana eşlik etmedi ama arkamdan konuşmaya devam etti.
"Çay davetinden döndüğünü sanıyordum."
Ona bakmadan elimi havada salladım ve "Ordaki şeyler beni doyurur mu sanıyorsun?"diye sordum ve açılan kapılardan binaya girdim. En son onun "Değiştim derken bunu kast ettiğini bilmiyordum."dediğini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Celladımla Son Dans
FantasyMeşe gayet sıradan bir hayata sahipti. Ta ki kendini entrikalarla dolu okuduğu bir romanda bulana dek... Tabi ki hikayenin asıl kahramanı, güzeller güzeli Ashley olmamıştı. Bu fazla iyimser olurdu sanırım. O elbette romanın kötü ve imparatora aşırı...