Saçımı okşayanın kim olduğuna bakmak için bir gözümü açınca Bora'nın hasretle bana baktığını fark ettim. Herhalde benim uyandığımı anlamadı çünkü okşamaya devam ediyordu. Mayışmaya başlasamda hızla doğruldum irkilerek bana baktı ve " ne oldu hemen doğruldun" dedi. Saçma bir sırıtışla " uyandım işte hem biz hani gidecektik ormana yürüyüşe" dedim. Hemen gülerek " uyanamadın ki paşam neyse ben hazırım sende hazırlan aşağıda bekliyorum" dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden odadan çıktı. Bende elimi yüzümü yıkayıp üzerime aşırı spor bir eşofman takımı giydim. Telefonumu cebime atarak asansöre doğru girdim. Alt kata inince Bora'ya bakarken sırtıma deyen elle sıçrayarak arkama döndüm. Garip bir şekilde sırıtan Bora'ya ciddi bir ifadeyle " bak oğlum kalp hastası yapacaksın beni ani hareketlerde bulunma" dedim. Sırıtışını silip ciddi bir şekilde " sen hasta olmada ben her istediğini yaparım kardeşim" dedi. Ne nasıl kardeşim mi? Şaka! Yoo valla çok ciddi bakıyor neyse bana ne zamanında yaptıklarını asla unutma. " ne zaman gidicez" diye sorunca kolunu omzuma atıp " hemen şimdi şu an" dedi ve beni kapıya yönlendirdi. Arabasına doğru omzumda eliyle yürümek garip gelsede bir şey demeden arabaya bindim. Sesiz bir yolculuğun ardından çok ama çok muhteşem bir orman.
Anın büyüsü ile unuttuğum Bora'ya dönüp aniden sarılarak " burası çok güzel çok teşekkürler iyi ki getirdin beni buraya" dedim. Sarıldığıma asla ama asla pişman olmadım sonrasında Yiğit abim gibi güvenli kolların arasında kaldım uzun olmama rağmen abilerimin kollarının arasında olmak beni küçücük çocuk gibi hissettiriyor o mutlulukla biraz daha sarıldıktan sonra ayrılıp heyecanla " hadi hadi Bora bir an önce yürüyelim" dedim. Bora bu halime tebessüm ederek " tamam abicim ama yorulunca söyle dinlenelim amaç kafanı dağıtmak bünyeni değil" dedi içten bir şekilde. Bende samimi bir şekilde gülerek " tamam hadi lütfen" diyerek küçücük çocuk gibi elinden tutum...
Saatler geçti yoruldum ama inatla devam ederken 25 dakikadır sesiz olan Bora'ya bakmak için arkamı dönünce orda olmamasıyla endişeli bir şekilde " Bora nerdesin" diye bağırdım sonra. Panikle telefonu elime alıp Bora'yı aradım çaldı çaldı çaldı.. açılınca hemen " Bora nerdesin iyi misin" dedim panikle acılı bir inemenin ardından " ben bağcıklarımı bağlamak için durduğumda ahh sen gitmişsin bende sana yetişemeye çalışırken ayağımı burktum ama çok acıyor Yıkım çok AHH!" dedi. Acılı bir yutkunuşun ardından " bana konum at geliyorum çok uzağında değilimdir eminim" dedim. Konuşmaya mecali kalmayan sesiyle " tamam abicim" dedi. Konum gelince astım ilacımın yanımda olmamasını umursamayarak koşturdum 5 dakika sonra nefesim tıkanınca bir üç dakika kendimi toparlamaya çalıştım gözüm karara karara 20 dakika sonra Bora'nın acı dolu inemelerini duydum bayılma ihtimalimden dolayı aynı sakin adımlarla yanına gidip " abi iyi misin bekle yardım edicem sana" dedim. Abim şaşırsada acısından dolayı " büyük bir ihtimalle liflerime zarar verdim" dedi. Adam doktor amk ben niye endişeleniyorsam neyse diyerek kolundan tutarak ayağa kaldırdım ve vücutunun ağırlığını bana vermesini sağladım biliyorum bu gün hastanelik olmazsam iyi ama abim söz konusu boru değil bu abi abi harbiden Bora da benim abim garip. Bunlar düşünmeyi bırakıp " kaç dakikalık yolumuz var" dedim o da " 15 dakika falan sana bir şey olma ihtimaline karşı önlem olarak müdahale şansımın yüksek olacağı yerlerden seni yürütmeye çalışmıştım ama ben zararlı çıktım neyse" dedi. Durumu daha iyi gibi ama işte gibi...15 DAKİKA SONRA
Arabaya doğru gelince arabaya yaslanmış Ateş'i görünce şaşırsamda belli etmeyerek " Ateş yardım et" dedim. Bizi görünce hemen yanımıza geldi ve Bora'yı üzerimden alınca derin bir nefes aldım aldığım nefes göğsümü acıtsada takmayarak arabaya doğru yürüdüm. Aradan gecen yarım saatin ardından şehir yokuna çıkınca Ateş " ne oldu da bu hâle geldin abim" dedi. Ben Bora'dan önce davranarak " benim suçum biraz dalmıştım onun yokluğunu fark edemedim benim yüzümden bu halde özür dilerim" dedim. Bora kaşlarını çatıp bana dönerek " sakın özür dileme sana bekle diye seslenebilirdim benim hatam ve bir daha üzgün bir şekilde bakma sinir oluyorum" dedi. Bir şey demeden boynumu büküp camdan dışarıya baktım onlara iyi gelmiyorum ki ben Bora benim yüzümden bu halde sürekli kavga sebebiyim belkide üvey babamın dediği gibi benim olmam bu dünya üzerindeki her canlı için katliam, bela ve kırgınlık belkide gerçekten ölmeliydim. Beni ölse unutmaz dediğim abim şu an bana dair sisli bir hatıraya bile sahip değil. O garip bakışlar beni çok kırıyor çok yoruyor ben ben gerçekten nefes alamıyorum kendimi sanki bir cam fanusa konulmuş ve sadece kapak kısmındaki ufacık delikten nefes alıyor ve o deliğinde içindeki ağırlıkla kapanacağını düşünüyorum.
Ben bu saçma düşüncelerle uğraşırken hastaneye gelmiştik Ateş bana bakarak " gelmene gerek yok takıl kafana göre 1 saate geliriz" dedi. Bende " eve gideyim ben" dedim yorgun bir sesle Ateş düşünsede kısa bir sürede " tamam dikkat et kendine ve gidince mesaj at" dedi. Başımla onaylayıp Bora'ya dönerek " görüşürüz" dedim. Yorgunca başını saladı bende arabadan indim nefes almam zorlaştığı için en yakın eczaneden astım ilacı aldım içime çektim ama göğsüm alev alev yanıyor aldığım her nefes göğüsümü ağrıtıyor. Bir şey olmaz diyip taksiye binerek eve geldim kimseye bir şey demeden odama çıktım. Ağrım devam etti hatta arttı umursamadan yatağın önüne geldim tam yatağa girmek için adım atacakken kalbime giren sancıyla iki büklüm oldum ve nefesim kesildi ilacımı tekrardan kullandım. 5 dakika sonra ağrı geçince acıdan dolayı akan göz yaşlarımı silip yatağa girdim ve gözlerimi kapatıp uykunun kolarına kendimi teslim ettim...
İyi okumalar🇹🇷🙂