11. Bölüm

622 41 2
                                    

Yıkım'dan
Sabah omzumdaki ağırlıkla uyanmam beni şaşırttı sonuçta o ağırlık Aras. Bir dakika Aras mı benim yatağımda mı benim omzumda mı?
Aniden doğrulmamla Aras " ne oluyor lan" dedi. Bende biraz öfkeyle " asıl sana ne oluyor benim odamda benim yatağımda yatıyorsun. Hayır abim olmasan başka bir şey düşüneceğim ama allahtan abimsin" dedim ne abimsin mi? Umarım uyku sersemliğiyle anlamamıştır diyip yataktan çıktım. Duş aldıktan sonra beyaz tişört üzerine siyah gömlek giyip altıma siyah pantolon giydim. Sonra saate bakmadan odamdan çıktım. Asansörde Ateş olunca gerilsem de belli etmeden bindim. Ateş telefonundan başını kaldırıp bana baktı ve " kahvaltıdan sonra yanıma gel" dedi. Dünle ilgili olduğunu düşündüğümden " gelmeme gerek yok dün konuşmamız gerekenleri konuştuk" dedim. Ateşde " dünle ilgili yeterince konuştuğumuzu düşünüyorum onun için kahvaltıdan sonra yanıma gel" dedi. Tam cevap verecekken asansörün kapısı açıldı. Bir offff değip çıktım. Salonda kimse olmayınca direkt yemek salonuna gittim. Herkes bizim gelmemizi bekliyormuş gibi " nerede kaldınız" dedi gülüp " sadece biraz geciktik sakin olun" dedim. Sonra Hülya hanıma sönüp " ben bu gün kahvaltıyı sizinle yapmayacağım Alp abimle yapacağım" dedim. Hülya hanım tebessüm ederek " tamam oğlum sen bilirsin ama geç kalmak yok" dedi. Bende gülüp " geç kalmam rahat olun siz" dedim. Murat beye bakıp " sizin için sorun yok değil mi" dedim. Murat bey " yok oğlum ne sıkıntısı. Git gez gel  telefonun açık olsun yeter" dedi. Bende gülüp " tamam aradığınızda açarım hadi görüşürüz" dedim ve arkamı döndüm tam giderken Boranın dediği ile yerime mıhlandım " senin gibi şerefsiz p*ç kurusu olan abinin yanına neden gidiyorsun ya da hangi masum kızı altınıza almaya gidiyorsunuz" dedi. Derin bir nefes alıp " ben gidiyorum" dedim sakince ve kendimi dışarıya attım . Hiç uğraşmak istemiyorum değmiyorlar çünkü.  Kafamda yer kaplamamaları için kulaklığımı takıp yürümeye başladım. Yarım saat sonra kafeye geldim ama şaşırtıcı derecede boş. Neyse değip içeri girdim Ali abi düşünceli düşünceli yer paspaslıyordu. Korkmaması için sakince " kolay gelsin Ali abi" dedim. Ali abi beni görünce " nerdesin be oğlum" dedi. Kötü bir şey olduğunu anladığımdan hemen " bir şey mi oldu abim nerde" dedim. Ali abi başını eğip " hastanede" dedi. Korkuyla " ne demek hastanede. Ne oldu abime" dedim. Ali abim " dün kafede bıçaklandı sen üzülme diyede sana haber vermemizi istemedi" dedi. Gözlerim dolu dolu " hangi hastenede şimdi abim" dedim. Ali abi adresi verince taksi çağırıp bindim. 15 dk sonra hastaneye vardım. Direkt danışmaya gidip "Alp Kara burda yatıyormuş oda numarasını öğrene bilir miyim" dedim. Bayan " 305 numaralı odada kalıyor efendim" dediğinde " kolay gelsin" diyip asansöre bindim. Abimin odasının olduğu kata gelince koşarak odasını aramaya başladım bulunca da hemen girdim ve abim sesini duydum " höst ulan dingonun ahırı mı burasıda kapı çalmadan giriyorsun" dedi. Bende derin bir nefes alıp gözlerim dolu dolu güldüm ardındanda " sen Alp Kara bana haber vermezsen bende senin odana haber vermeden girerim" dedim. Abim beni görünce şaşırsada sonradan toparlayıp " abim ben sen— demesine fırsat vermeden " hiç bahane üretme abi. Bana be olduğunu anlat" dedim emir vererek.
Abimle bir saat konuştuktan sonra dinlemesi için uyu dedim. Sonra doktoru bulup abim hakkında bilgi aldım bu gün serumu bitince çıkabilirmişiz  bıçak zaten sıyırmış. Şimdi kantinden kahve alıp abimin uyanmasını bekliyorum  hatta uyansın bu lanet yerden çıkıp gidelim diye biraz ses çıkardım ama abim hâla uyanmayınca bende biraz kestireyim bari.
                 ~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Abimin " ben hasta olanım beyfendi uyuyan şuna bak ya. Yıkım uyan eve gidicem" demesiyle uyandım ve " tama abi bende seninle geleceğim" dedim. Abim " tamam zaten benimde seninle konuşmam gereken şeyler vardı evde konuşuruz" dedi. Abimin kolundan tutup yürümesini yardım ettim. Önceden çağırdığım taksiye binip bir saat sonra abimin evine geldik. İnmesine yardım edip kapıyı açtım. İçeriye girince abime " abi sen koltuğa uzan ben sana bir çorba yapayım" dedim. Abim " gerek yok abim yorma kendini" dedi. Bende " hayır abi ben yapacan sen yiyeceksin" dedim. Abimin bir daha itiraz etmesine müsade etmeden mutfağa girdim.
               ~~~~~~~~~~~~~~~~~
İki saat sonra tavuk çorabası pilav ve salatayı hazırladım ve salona girip abime " hadi abi doğrula şunları ye" dedim. Abim doğrulup " oğlum ne gerek vardı lan" dedi. Bende " abim olduğun için bunları yapmam doğal ve seninde benim abi olarak benim yaptığım yemekleri Yemen doğal. Şimdi yemeye başla bende ilaçlarını getireyim" dedim. Yukarıya çıkıp ilaçlarını aldım o sırada telefonuma bakınca arayanın olmadığını gördüm ondan  telefonu komidinin üstüne koydum ve aşağı inmeye başladım. Abimin yanına gelince yemeği bitirdiğini görünce kahkaha attım sonrada " Allahtan aç değildin abi" dedim. Abim gülüp " senin ne kadar iyi yemek yaptığını unutmuşum kardeşim" dedi. Bende " yemeğini yediğine göre ilaçlarını al" dedim ve suyla ilaçı uzattım. Abim içtikten sonra " sana bir şey demem demem gerek abim" dedi biraz tuhaf bir şekilde. Bende " tama anlat abi" dedim. Abim " sana anlattıklarımdan sonra bana kızma ama" dedi. Tamam der gibi başımı salladım abim derin bir nefes alıp " ben artık yurt dışında yaşayacağım. Orda bir kafe açtım senin bu aile olaylarından önce sana söyleyecektim ama bu olaylarla çok konuşamaz olduk. Bu olay olmasa sana dün anlatacaktım ama olmadı. Şimdi sen diyeceksin neden bana şimdi söylüyorsun diye. Ben sana anlatsam bile o eski baban benimle gelmene izin vermeyecekti o yüzden sonra söylemeye karar verdim ama yine olmadı çünkü bu yeni ailenle aran tuhaftı bende aklın karışmasın diye söyledim" dedi. Ben öfkeyle ayağa kalkıp " ya sen abim değil misin? Bana söylemek için doğru vakiti aramana gerek yoktu ki abi ben sana her türlü vakit bulurdum hem benden bunu saklayarak eline ne geçti" dedim. Abim başını eğerek " bak seni anlıyorum abim ama elimden bir şey gelmez" dedi. Sinirle ellerimi saçıma geçirdim sonrada " ne zaman gideceksin peki" dedim. Abim " üç gün sonra" dedi. Gözlerim dolduğundan kafamı başka yöne çevirip " tama ben gidiyorum seni uğurlamaya gelirim" dedim ve abimin arkamdan seslenmesini umursamadan koşarak evden çıktı nefesim tükenince spreyi alıp ağzıma içime çektim sonra yavaş yavaş sahile yürüdüm. Gelince kayaya oturup " neden ben neden kaybeden unutulan nefret edilen istenmeyen ben neden" diye bağırdım ve ağlamaya başladım. Ne kadar zamandır oturduğumu bilmiyorum ama eve gitmem gerektiğinden istemeye istemeye ayağa kalktım. Yürüyerek eve geldim zili çalınca kapıyı gözleri kızarmış Buse açınca kaşlarımı çatıp " sen ağladın mı bir şey mi oldu?" dedim. Buse " nerdesin abi sen telefonlarında açmadın sana bir şey oldu diye annem kafayı yedi o da yetmezmiş gibi abimler barut gibiler" dedi. Bende ona sarılıp kokusunu içime çektim ve " iyim abim sen beni merak etme . Şimdi girip abinleri hâl edelim" dedim. Buse benden ayrılıp " tamam" dedi. İçeriye girdiğimde ilk Aral beni fark etti sonrada yakalarıma yapışıp " lan ne bok yemeye telefonlarını açmıyorsun ne bok yemeye bizi meraklandırıyorsun hadi onu geçtim ne bok yemeye annemi ağlatıyorsun" diye bağırdı. Ben tam konuşacakken araya Bora girip " bırak bunun gibi şerefsizlere değmez" dedi. Bende Hülya hanıma bakarak " abimin evinde unutmuşum telefonumu o yüzden açamadım" dedim. Hülya hanım bana sarılıp " sakın bir daha böyle yapma oğlum" dedi. Ben konuşacakken araya Ateş girip " anne bu şerefsiz için bir daha ağlarsan bu çocuk bu evden sağ çıkmaz" dedi. Hülya hanımın ağlaması şiddetlenince " bana diyene bak. Anneni benden daha çok ağlattığının farkında değilsin galiba. Hem bana şerefsiz diyorsun hem kendine bakmıyorsun Ateş Arslan" dedim. Öfkelenmiş olacak ki kaşlarını çatıp beni iktirdi zaten ayakta zor duran bedenim duvara çarptı daha doğrusu kafam. Ateşin ilk başta ne dediğini anlamasam da " senin sevgi görmemiş olman bizim ailemizi dağıtacağın anlamına gelmez. Ayrıca senin ölen abinin senden utandığına  eminim sonuçta benimde kardeşim böyle aşağılık ve pislik biri olsa bende utanırdım" dedi. Beni kardeşi olarak kabul etmediğini en iyi şekilde anlattı daha doğrusu abim hakkında konuştu benim abim benim abim Aras tam konuşurken başımın dönmesini umursamadan Ateşe doğru yürüyüp " abim hakkında konuşma sakın" dedim. Ateş " ne oldu küçük p*ç canın mı yandı ya da eski babanı mı özledin" dedi. Ben de bağırarak " bir insanın en güzel zamanı ne zaman bilir misin Ateş Arslan. Bir insanın en güzel zamanı çocukluğudur ve benim çocukluğumu elimden alan adamı özleme ihtimali kaç ya da abimi elimden alan adamı özleme ihtimalim kaç" dedim gözlerim kararıyordu nefes almakta zorlanıyorum ama yinede " benim hayatımı çocukluğumu yaşadıklarım bilmeden benim hakkımda konuşma yoksa hiç geri dönüşü olmayan şeyler olur daha doğrusu — sonrası bağrış sesi ve karanlık.
İyi okumalar...

Yeni hayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin