31-Son kez.

119 4 2
                                    

Bartu'nun ağzından...

Nehir'i çağırıp araca geri dönmüştük. Nehir aracın içine geçtiğinde Bora'yla konuşmak için yanına geçtim. 

''Bora hoşgeldin kardeşim.''

''Hoşbuldum komutanım''

''Sonra özlem gideririz. Göreve hazırsın dimi?''

''Evet komutanım.''

Araca doğru ilerledik önce Bora geçti ardından da ben bindim. Yankı'nın tarafına bakmadan yerime oturdum. Ona karşı hala suçlu hissediyordum. Kimseden ses seda çıkmıyordu. Yol böyle sürüp gitti. Geldiğimizde arabayı gizlemiştim. Herkesin sorunları vardı biliyordum fakat toparlanmamız gerekiyordu.

''Tim! Şuan sorunlarımızı bir tarafa bırakalım ve görevimizi en iyi şekilde yerine getirelim.''

Herkes bir ağızdan konuştu. ''Tamamdır komutanım!''

''Herkes kendine gizlenicek bir yer bulsun!'' diye konuştuğumda Bora küçük bir baraka tarzı birşeyin üzerine çıkmıştı. Nehir ve diğerleride aynı şekilde kayanın arkasına gizlendiler. Etrafa biraz göz gezdirmeye başladım. İçimde çok kötü bir his vardı. İnşallah bugün hepimiz sağ salim karargaha giderdik.

''Komutanım neden orada dikiliyorsunuz?'' Arkamdan gelen sesin sahibine baktığımda bu kişinin Nehir olmasına hiç şaşırmamıştım. Cevap vermeden önümdeki kayanın arkasına geçtim.

''Bora etrafa göz gezdir! Haberim olmadan tek bir kuş uçmayacak anlaşıldı mı?'' diye tısladığımda Bora önce başıyla ardından sözleriyle onayladı.

''Anlaşıldı komutanım!''

Aradan biraz süre geçtiğinde Bora'dan gelen sesle herkesin irkildiğini farkettim.

''Komutanım bir hareketlilik var.''

''Ne oldu?'' Konuşmamla Bora tuttuğu nefesini dışarı bıraktı.

''Komutanım bu şerefsiz piçler küçük bir kız çocuğunu esir almışlar!'' Hayır olamazdı. Küçücük bir kızdan ne istiyorlardı? Küçük kızı kurtarmamız lazımdı.

Ardından bir ses duyuldu. Sesi çok tanıdıktı.

''Oooo kimleri görüyorum burada!?'' Şakayla karışık bir şekilde konuşmaya başladı.

''Nasılsınız bakalım? Özellikle sen Bartu komutan özletiyorsun kendini, sana kendini özletmemen gerektiğini söylemiş-''

''Ne anlatıyorsun sen piç kurusu?'' kendimi tutamamıştım.

''Aaaa ama alınıyorum lütfen!?'' 

''Bak yanımda özel misafirim var seninde tanıdığın biri.'' adamlarına eliyle gel işareti yaptı. Bir adam ve yanında küçük bir kız çocuğu vardı. Küçük kızı görünce bir an durakladım. Rüya'ydı. Onun burada ne işi vardı. Omuzlarım aşağa doğru düşmüştü. Hayır dik durmam gerekiyordu. Onu kurtarmam gerekiyordu.

''Abi bu adamlay beni kaçıydı. Kaçmaya çelıstım ama yayamadım.'' Konuşamıyordum ama konuşmam gerekiyordu. 

''Bak ben geldim küçük hanım.''

''Aaa beni uyutmamıssın'' Bu durumda bile bunu düşünebilecek kadar ne yaşamıştın be küçüğüm.

''Seni nasıl unutabilirim ki? Çok güzelsin, aklımdan çıkmıyorsun biliyor musun? Ama şimdi seninle küçük bir oyun oynayalım tamam mı?'' Gözümden akan yaşı hızlı bir şekilde sildim.

''Bak şimdi sen kulaklarını ve gözünü sımsıkı kapatıcaksın eğer ben aç diyene kadar açmazsan sana istediğin herseyi alıcam, tamam mı?'' küçük kız başını salladı ve gözünü ardından kulaklarını kapadı.

''Ne istiyorsunuz? O daha çok küçük eğer intikam istiyorsanız karşınızdayım kızı bırakın beni alın!'' 

''Ona bir şey olursa kendinizi öldü bilin, piç kuruları!'' Rüya benim kardeşim gibiydi. İlk kez ona içimi açmıştım. Anlamayacağını biliyordum ama anlatacak kimsem yoktu.

''Komutan hiç babana benzememişsin. Onun gibi olsaydın nasıl olurdu acaba?'' Söyledikleri ile olduğum yerde kalmıştım. Sayıklamaya başlamıştım.

''Benim babam yok! Hiçbir zaman olmadı. O yüzden bana o aşağılık herif hakkında hiçbir şey söyle-'' lafımı bölen şey arka tarafımızdan gelen kurşun sesi oldu. Ne olduğunu anlayamamıştım. Yere doğru baktığımda karşımda gördüğüm küçük bedenle nutkum tutuldu. Etrafım donuklaşmıştı. Sesleri duyamaz,, rüzgarı hissedemez olmuştum.  Tek bir yere kitlenmişti bakışlarım.

Olamazdı değil mi? Karşımda yatan bedeni görünce her şeyin rüya olmasını diledim ama olmadı. Hiçbirşey rüya değildi. Herşey gerçekti. Böyle olmaması gerekiyordu. Bugün iki tane güneş batmıştı. Bugün bir meleğin öldüğü gün olmuştu artık.  Hemen yanına doğru adımladım. Yere çöktüm, tir tir titreyen bedenini kucağıma doğru çektim.

''Hemen arabayı getirin buraya!'' Ne dediğimi bilmiyordum. 

''A-abi üzülme bak ben de annem gibi melek olucam.'' kekeleyerek konuşmaya başladı. Ağzından kanlar boşalmaya başladı. Ellerim titriyordu.

''Ö-öyle birşey olmayacak güzelim-'' lafımı küçük parmaklarıyla böldü. Gözümden ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarımı küçük parmaklarıyla sildi. 

''Aylamasana, ben çooog üzülüyoyum. Hem biyiyo musun beni hatıyyayan tek kişisin.'' Kafası sağa yattı.

''Hayır, Rüya aç gözünü abicim. Hadi, lütfen aç."

Ölmüştü. Benim yüzümdendi. 

''HAYIR!! HAYIR. O ÖLMEDİ. ARABAYI GETİRİN BURAYA HEMEN'' sayıklıyordum. 

''Oğlum'' diye bir ses yükseldi. Arkamı döndüğümde yıllar önce beni terkeden adam belirdi. Hızlı bir şekilde yerimden kalkıp adamın üzerine yürüdüm. Timdekilerin bakışlarını hiç umursamadım. Hızlı adımlarla adamın yanına ilerledim ve ellerimi yakasına sardım.

''Sen benim babam olamayacak kadar alçak birisin! Aşağılık herif!'' Yüzüme yediğim yumruk yüzünden biraz arkaya savrulmuştum.

''Doğru konuş benimle! Aynı annen gibisin!'' 

''Annemle ilgili hiçbir şey söylemek senin hakkın degil. Adi şerefsiz.''

''O küçük kıza kıydığın gibi bende sana kıyıcam.''

Yüzüne son gücümle yumruk attığımda bayılmıştı. Eren'le Bora adamı alıp getirdiler. Bende hemen Rüya'nın yanına geri döndüm.'

''Arabadan örtü gibi bir şey getirin. Üşümesin o daha çok küçük.'' ne dediğimi bilmiyordum.

Belki de sorun bendim. Sadece ben...

VE BÖLÜM SONU...

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi belirtirseniz seviniriz.

Kendinize iyi bakın. Allah'a emanet olun. Görüşmek üzere....

ig: Liderofficialpage

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin