113 31 4
                                    

Ofise döndüğümüzde akşamüzeri olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ofise döndüğümüzde akşamüzeri olmuştu. Mingyu çektiği kareleri tab etmek için fotoğraf stüdyosuna döndü, ben de yavaşça masama yürüdüm. Wonwoo'yu şehir masasında gördüm. Beni fark edince suratına kocaman bir gülümseme yerleştirip dans adımlarıyla yanıma doğru geldi. "Bingo" dedi.

"Neyin bingosu bu?"

"Görünüşe bakılırsa Polis Merkezi dün gece Bay ve Bayan Shin tarafından beş altı kez aranmış. Bay Shin, Seul Airlines'da yönetici, üst düzey. Şehrin güney batısında, Seul sınırının hemen dışında büyük bir evde yaşıyor. Ayrıca on altı yaşında Yuna adında bir kızı var. Kız dün gece arkadaşlarıyla bir partiye gitmiş. Eve geri dönmemiş. Bingo."

"Kızın o olduğundan emin misin?"

"Sen gelmeden önce komiser arkadaşım veriyi onayladı. Ailenin evine iki dedektif göndermiş bile. Peşlerinden gitmeni öneririm."

Bunun bir suç hikayesinin, özellikle de bir cinayetin en pis kısmı olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Cesede bakmak bir şey değildi; detayları incelediğim soğuk anlardan ibaretti. Fakat kurbanın ailesini ziyarete gitmek başka bir meseleydi. Ne beklemem gerektiğini bilmiyordum. Geçmişte tehdit de almıştım, aileler beni bağrına da basmıştı, omzumda ağlayan da olmuştu, bana bağıran da. Şöyle düşündüm: Ölülerin yanında olmak çok kolay, hayattakilerin yanında olmak çok zor.

Yine Mingyu'nu yanıma aldım - fotoğrafları tab etme işlemine yeni başlamıştı - ve şehirden acılı ailenin evine doğru yola çıktık.

Evin önüne park ettiğimizde Soonyoung ve Jihoon kapıda duruyordu. Soonyoung aynalı camlı güneş gözlüğü takmıştı, bu yüzden gözlerine baktığınızda yalnızca kendinizi görüyordunuz. Jihoon beyaz bir mendille alnını siliyordu. Ketenin beyazı sıcağı çeker gibiydi; adamın elinde parlıyor gibi görünüyordu.

Mingyu, "Gerçeğe hoş geldiniz, arkadaşlar," dedi ve çimenlikten eve doğru ilerledik.

Önce Jihoon konuştu. "Tanrım, çok hızlısınız. Bekleyemediniz, değil mi?"

Bir an durup ona baktım, sonra Soonyoung'a döndüm. "İçeride durum nedir?"

Güneş gözlüğünün ardından bana baktı. "Şokta gibiler. İkisinden birinin kızı morgda teşhis etmesi gerektiğini söyledim. Şimdi babayı bekliyoruz."

"Haberi nasıl karşıladılar?"

"Hiçbir şey söylemediler. Çocuk akşam eve dönmeyince en kötüsünü bekler gibi bir halleri vardı. Görünüşe bakılırsa kız uslu bir çocukmuş, ailesini hiç merakta bırakmazmış, gece geç saatlere kadar dışarıda kalmazmış."

"Erkek arkadaş? Şüpheliler?"

"Düzenli görüştüğü biri yokmuş. Ailesinin bildiği kadarıyla kıza kin besleyen biri de yok. Yani kızın terk ettiği biri yokmuş demek istiyorum."

sıradaki sensin✧svt✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin