15

72 26 7
                                    

Haber ertesi sabah gazetenin ön sayfasına manşetten girdi:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Haber ertesi sabah gazetenin ön sayfasına manşetten girdi:

KATİL 'KABUSU' HABER VERDİ; DAHA FAZLA CİNAYET İŞLEYECEĞİNİ İDDİA ETTİ.

Telefonum sabah 5:30'da, gazetenin ilk baskısı, haber künyenin hemen altına basılıp baskı makinelerinden dağıtım
kamyonlarına yüklendiği sırada çaldı. İlk arayan Associated Press'in Seul ofisinden bir muhabirdi. Jeonghan ona uyuduğumu söylemeye çalıştı ama yatakta yana yuvarlandım ve
muhabirin sorularım uyku sersemliğiyle cevapladım. O gece
kesik kesik rüyaların arasında kendimi şehirde amcamı kovalarken görmüştüm. Şekiller ve gölgeler yamuk yumuk ve tuhaftı, her şeye kavisli bir aynadan bakar gibiydim, sürreal
görüntülerdi.Ben telefonla konuşurken Jeonghan kahvesini içip masaya açtığı gazeteyi okuyordu, odanın içini erken sabah güneşi doldurmuştu. Birkaç saniyede bir dönüp bana bakıyor, kafasını iki yana sallıyordu. Sorulan bulabildiğim en iyi cevaplarla geçiştirdim; herkes ses kaydının bir kopyasını istiyordu.

Konuşmamı bitirip telefonu kapattıktan belki iki dakika sonra telefon tekrar çaldı. Sejl Post'tan bir muhabirdi, hikayeyi ilk kez haber yapacaklardı. Katilin onun yerine benimle irtibata geçmiş olmasına sinirlenmiş bir hali vardı. Onu mümkün olduğunca hızlı bir şekilde başımdan savdım. Bir iki dakika sonra United Press International aradı. Onlar da aynı sorulan sordu, aynı taleplerde bulundu. Onlara haberin gazetede yer aldığını; oradan istediklerini alıp kullanabileceklerini söyleyip durdum. Ama onlar benimle röportaj yapmak istiyordu. UPI bir fotoğrafımı bile istedi. Olmaz dedim. Sonra da telefonun kablosunu çektim. Bir an için telefondan yan-bipler,
yan-çığlık atar gibi elektronik bir ses çıktı; sonra sessizliğe gömüldü. Jeonghan gazeteden başını kaldırdı ve, "Biliyorsun, bu daha başlangıç," dedi.
Ellerimi omuzlarına koydum ve birkaç saniye masaj yaptım, sonra ellerimi bornozunun içine kaydırıp göğüsünde karnında gezdirdim. Dokunuşumla sertleşen meme uçlarını hissettim
ama Jeonghan omuz silkti ve ellerimi itti. "Kusura bakma ama," dedi, "bu haberi okumak modumu kaçırdı. Sen nasıl dayanıyorsun bilmiyorum. Ben olsam çığlık atmak isterdim herhalde." Sonra bir süre durup düşündü. "Adama teslim olmasını söyledin mi?"

"Hayır." Bu düşünce beni şaşırtmıştı. "Aklıma gelmedi. Sesi çok sakindi, fazla hazırlıklıydı, kendini yaptıkları ve
söylediklerine fazla kaptırmıştı. Teslim olmak için hazır bir adam gibi gelmedi."

"Genelde insanlar böyle yapar. Yani muhabirlere teslim olurlar çünkü polisin onlara zarar vereceğini düşünürler. Keşke aklıma gelseydi. Acaba tepkisi ne olurdu..."

"Sence?"

"Bence gülerdi." Jeonghan bir süre düşündü, ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdü. Işık birden yüzünü çevreledi, elmacık kemiklerini
aydınlatıp gözlerini ışıldattı. Modunun iyice düşmemesi için söyleyecek bir şeyler bulmaya çalıştım. Bu kadar depresif olmamalıydı; bu, hayatımın en büyük hikayesine dönüşmek üzereydi. Heyecanlıydım; galiba içten içe katilin yakalanmasını veya teslim olmasını istemiyordum - henüz değil, diye düşünüyordum. O da benimle aynı fikirde olmalıydı ki, "Sence yapacak mı? Yani, daha fazla cinayet işleyecek mi?" diye sordu.

sıradaki sensin✧svt✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin