34

42 21 0
                                    

Ogece geç saatte ofise döndüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ogece geç saatte ofise döndüm. Haber odasına girerken zeminde baskı makinelerinin titreşimini hissedebiliyordum.

Sabah baskısı, ayırma ve birleştirme makinelerinden oluşan bir yeraltı mezarlığını andıran yerde sayfa sayfa çoğalıyordu. Sanki o sürekli titreşim bacaklarımdan bedenime yayılmıştı
ve yazmak için daktilomun başına oturduğumda ben de devasa bir makinenin bir parçasıydım.

Daha erken saatte, Mingyu benimle öldürülen kadının apartmanında buluşmuştu. İçeri girip kapıları çalmış, komşularla konuşmuştuk. İnsanlar çekingendi, yüzlerine ve seslerine karamsarlık hakimdi; gün içinde polislerle de görüşmüşlerdi; onlara benimle hemen hemen aynı soruları soran dedektiflerle konuşmuşlardı.
Kadının, katilin kurbanı olduğunu biliyorlardı ve burunlarının dibine kadar gelen korkuyu görmezden
gelmeye çalışıyorlardı.

Tatlı, nazik bir kadındı, dediler. Her zaman gülümser, hızlı bir selam verirmiş. Ama genellikle hayatı kendisi ve çocuğundan ibaret olan bir kadın; apartmanda tek bir yakın arkadaşı yoktu. Gelen gideni olur muydu, diye sordum. Hiç kimse, dedi yan komşusu olan, saçlarını başına taktığı kırmızı bandanayla geriye yatırmış orta yaşlı bir kadın. Kocası, kadının omzunun üzerinden kafasını uzattı, ikisi kapı eşiğine sığıştılar; sığınaklarından çıkıp koridora ayak basmak istemezmiş gibi bir halleri vardı. Sessiz bir kadındı, dedi adam; kendi dünyasında yaşardı.

Adamın kelimelerini not ederken bunlan haberimin başında kullanabileceğimi biliyordum. Kendimi bir dans koreografisinin içinde, gösterişli ve kıvrak hareketlerin sergilendiği bir sahnenin tam ortasında gibi hissediyordum. Kapıları çalıp kelimeleri not aldım. Komşuların ne söyleyeceklerini biliyordum; alıntıları onlar daha konuşmadan tahmin edebiliyordum. Ama zaten bu gazetelerde çıkan ölüm haberleri ritüelinin doğal bir parçasıydı. Muhabirler her zaman komşulara soru sorardı ve komşular da her zaman
kurbanların sessiz sakin ve kendi halinde insanlar olduklarını söylerdi. Ve sonra muhabirler yazdıkları haberde bu alıntılara yer verirlerdi.

Arkamda duran Mingyu fotoğraflar çekiyor, ışıktan yakınıyordu, flaşı arkamda aniden patlayıveriyordu; dansa dahil olan biri daha. Apartman yöneticisini bulmamız uzun sürmedi. Yaşlıca bir adamdı, kasıtlı olarak yavaş yürüyor, elini kafasında gezdiriyor, gri saçlarını gözünden öteye itiyordu. Kadının, kirasını vaktinde ödediğini, nadiren bir şikayeti olduğunu söyledi. Bir keresinde kadının evindeki tuvaleti tamir etmişti ve kadın da ona ülkenin batı kıyısında yaşayan ailesinin fotoğraflarını göstermişti. Yönetici de kadının bir erkek arkadaşını ya da apartmanın civarında dolaşan herhangi bir adam görmemişti.

İlk başta bizi kurbanın dairesine almayı reddetti -özel mülk, dedi- ama ısrar ettim, tatlı dilimi konuşturdum ve en sonunda 25 binlik bir banknotun işe yaradığını gördüm.

"Sadece beş dakika. En fazla," dedi, parayı gömleğinin cebine sokuştururken. "Çabucak bakmanız için. Ve hiçbir şeye dokunmayın."

Koridorda hiç komşu kalmadığından emin olmak için etrafına bakındıktan sonra kapıyı açtı. Birkaç detay, elle tutulur bir şey çalmak için aranan hırsızlar gibiydik; böylece sabah olduğunda kadın gazetenin sütunlarında hayat bulacaktı. İçeri
daha yeni girmiştik ki Mingyu'nun makinesinin klik sesini duydum. Bir duvara birkaç fotoğraf asılmıştı; kadın ve çocuğu, profesyonel bir poz vermiş, bir ağacın altındaki çimenlikte
duruyorlardı. Başka kareler de vardı, daha ufak olanlar: Çocuğun çıplak ya da emeklerken çekilmiş fotoğrafları; bebeğini kollarında sallayan anne. Bir aile fotoğrafı vardı; kocasını tanıdım ve diğerleri de akrabaları olmalıydı. Hepsi gülümseyerek kameraya bakıyordu.

sıradaki sensin✧svt✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin