42

47 19 3
                                    

bölüme oy vetmeyi unutmayınn♡

bölüme oy vetmeyi unutmayınn♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Birden telefonu kapattı. Hat kesildi.
Duvardaki saate döndüm. Dörde beş vardı. Jeonghan'in hastaneden çıkış saati.

"E? Ne dedi?" Bu Wonwoo'ydu. Jihoon da yanında duruyor, kaseti başa sarıyordu.

Telefonu aldım, hemşire odasının numarasını çevirdim. Numarayı yanlış girdim, küfrederek tekrar aradım. "Jeonghan!" diye bağırdım telefonu açan sese.

"Sanırım çıktı," dedi.

"Hayır!"

"Üzgünüm," dedi hattın diğer ucundaki ses. "Çıktı."

"Hayır! Lanet olsun, durdurun onu!"

"Kimsiniz?" Birden şüpheli bir tınıya büründü.

"Onu hemen bulun, Jeonghan tehlikede!"

"Özür dilerim," diye devam etti sakin ve talebime karşılık vermeyeceğini belli eden bir ses tonuyla. "Kimin aradığını bilmek zorundayım."

"Tanrı aşkına, benim Seungcheol! Erkek arkadaşı. Şimdi onu durdurun lütfen!"

"Ah, Bay Seungcheol, sesinizi tanımadım. Bir dakika, çağrı cihazından ulaşmaya çalışayım."

Telefonu sımsıkı sıkarak elimde tuttum. Aklıma gelen görüntülerle mücadele halindeydim: otopark, çalışmayan araba, yardım teklifi. Jihoon, Soonyoung ve Wonwoo'nun neler olduğunu sorduklarını duyuyordum. Sonra hemşire hatta geri döndü.

"Üzgünüm, Bay Seungcheol, ama cevap vermedi. Muhtemelen binadan çıktı."
Telefonu hızla çarptım. Hızlı olmak dışında hiçbir şey düşünemiyordum.

Akşamüzeri trafiği beni durdurmaya çalışır gibiydi. Arabayla sokakları hızla geçtim, ışıklarda durmadım, kornaya
acımasızca basıp yaya ve şoförlerin bağırış ve küfürlerini duymazdan geldim. Bir arabaya çarpmamak için direksiyonu hızla kırdım ve başka bir arabanın kaldırıma çıkmasına neden
oldum ama bütün bunların farkında bile değildim. Hepsi bir şovun hızla akan kareleri gibiydi. İki dedektifin arkamda olduğunu biliyordum ama bana yetişip yetişmediklerine bakmıyordum bile. Akşamüzeri güneşinin ön cama vurup gözlerimi
kör edişini ve güneşle birlikte içimdeki dehşeti de engelleye bilecekmiş gibi elimi gözlerime siper edişimi hatırlıyorum.

Hastane otoparkına patinaj çekerek girdim. Karşıma bir araç çıktı, lastiklerini bağırtarak aniden durdu ve yolumu kapadı. Arabanın içindeki adam yumruğunu bana doğru salladı ama onu da görmezden geldim, arabadan indim ve koşmaya başladım.

Ayakkabılarımın tabanlarının siyah zeminde çıkardığı, öfkeli bir davulcunun ritmini andıran sesi duyabiliyordum. Sıcaklık her yanımı sarmış, beni aşağı çekiyordu. Kollarımı sıkarak son süratle koştum, Jeonghan'ın arabasını park ettiği arka tarafa doğru depar attım. Polis aracı otoparka girerken içeriyi sirenlerin sesi kapladı; gürültü kulaklarıma ve zihnime doldu, korkularımı artırdı. Arkamdan koşan diğer ayak seslerini duydum; dedektifler, diye tahmin ediyordum ama arkama bile bakmadan koşmaya devam ettim.

sıradaki sensin✧svt✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin