sahne kırk sekiz. new orleans'taki kız

176 21 13
                                    

🎶 Tame Impala, Elephant

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎶 Tame Impala, Elephant

Creole mutfağı, gospel müziği, caz cenazeleri ve benzersiz bir şekilde kendine özgü kültürlerin şımarık bir karışımı gibi farklı gelişmelerin yuvası olan şehre girer girmez beni karşılayan saksafonlar burayı ne kadar çok sevdiğimi hatırlatmıştı.

İlerideki turistik kalabalık uzun süredir buralara uğramamamdan kaynaklı bir

şaşkınlık bırakırken telefonu kulağıma götürdüm.

"Hayley, bu şafak söktükten sonraki on birinci arayışım bana geri dönsen iyi edersin yoksa seni bulduğumda bacaklarını kıracağım."

Tüm gece telefonlarını açmadığı gibi mesajda atmamıştı. Şartlar beni yer bulma büyüsü yapmaya itiyordu.

Güneş gözlüklerini takıp tarot falcısı olan kadının yanına gittim.

"Hey, merhaba." küçük masasının karşısındaki tabureye oturup bacağımı bacağımın üzerine attım.

"Buyurun." kadın kartları karmaya başladığında gözlüğü çıkarıp masanın kenarına koydum.

"Şehir son ziyaretimde olduğundan çok daha farklı bir hâle gelmiş." keyifle gözlerimi balkon trabzanlarına çıkardım.

Kadın gülümseyerek baktığım yöne dönüp ardından kartları masaya bıraktı.

Dikkatimi kartlara ve kadına vererek ona nazik davranmaya çalıştım.

"Marcel, şehrin gelişmesini sağladı. Ondan artık daha kalabalık daha gürültülü ancak bizim gibiler için hapishane." kaşlarını, ne olduğunu biliyorum, der gibi kaldırdı kadın.

Ufak bir gülücük dudağımı kıvırırken elimi uzatıp, "Ben Haelyn." kendimi tanıttım.

Kadın yutkundu önce elime baktı ardından elimi sıktı. Adını söylememiş olmasına aldırmadan kartlara devam etmesi için elimle işaret ettim.

"Üç tane kart seç." gözlerinde gördüğüm şeyin korku olduğundan emindim ama benden mi yoksa başka bir şeyden miydi, işte bundan emin değildim.

Kadına bakmak yerine masaya kapalı bir şekilde serdiği kartlardan ilkini seçtim.

"Bu Büyük Rahibe." seçtiğim ilk kartı eline verirken gülmeden edemedim zira rahibe beni tanımlayacak en son şeydi.

Bir tane daha seçerken gözlerinden gözlerimi ayıramadım.

"Bu da İmparatoriçe." bir kaşım imparatoriçe unvanının heybetiyle usulca yukarı kalktı.

Üçüncü kartı seçerken diyaframımdan aldığım nefes istemsizce titremişti bu kart içime tuhaf bir his bırakmıştı.

Kadın kartın ön yüzünü çevirdiğinde dişlerini sıktı. Öfkeden mi yoksa korkudan mı gözlerime baktığını da çözemiyordum.

LİSYANTUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin