🎶 Anna Calvi & David Byrne, Strange Weather
Ateş küle dönüştüğünde gözlerim açıldı. Gözaltlarımda kuruyan gözyaşları tenimi gerim gerim geriyordu. Çıplak vücudumun bazı bölgeleri is olmuştu. Kendimi çok pis hissederken bir de kafamı gereğinden fazla serin hissediyordum elim serinliğin kaynağına giderken fiziken acı çekiyordum.
Saçlarımın yanarak yok olduğunu anladığımda gözümden bir damla yaş düştü ama canımın acısı saçlarımın gidişinden değildi. Oğluma ne olduğunu bilmiyordum, doğrusu onu hissetmiyordum.
Üstüme kalın bir şeyin örtüldüğünü hissettiğimde başımı kaldırdım. Bu Klaus'tu; gözlerinin altı ve içi kızarmıştı burnuda gözleriyle aynı durumdaydı. Dudakları gereğinden daha renkliydi. Boynunda is lekeleri vardı.
O çıplak vücudumu örterken göğsüne sokuldum. Vücudu soğuktu ama sıcakmış gibi davrandım ondan başka sığınağım yoktu. Elim hâlâ aynı büyüklükte olan karnıma ulaşırken bir yaşam belirtisi için kıvranıyordum. Hızla yer değiştirdik. Nerede olduğumuzu inceleyemez bir hâldeydim. Tek istediğim ufacıkta olsa bir yaşam belirtisi almaktı.
Klaus'un şaşkın yüzünde bir parça buruk sevinç vardı. Yaşadığıma sevinmişti ama hayatta kalmam onu şaşırtmıştı. Bense oğlum yaşamıyorsa yaşamak istemiyordum.
"Hissetmiyorum onu. Bir şey yap." Dilim sadece bunları dışarı atarken kalbim her yerimde aynı anda atıyordu sanki.
Klaus'un yüzüne kara bir dehşet çöktü. Sonrasında silkelenip toparlanması kısa sürdü ayağa kalkıp telefonunu çıkardı. Önce Elijah'yı sonra Sophie'yi aradı. Biraz geçtikten sonra Rebekah girdi odaya.
"Tanrı'ya şükür tek parçasın." Rebekah boynuma sarıldı. Saçlarımın yandığını fark ettiğinde içi burkuldu karnıma baktığındaysa gözleri umutla parladı.
"Nasıl desem... Oradan canlı çıkabilmene şaşırdım, nasıl olduğunu bilmiyorum ama iyi ki oldu. Ben eminim Küçük Henrik'te iyi." Elimin üstünü sıvazlıyordu bir yandan.
"Henrik." Klaus'un zayıf mırıltısını duyunca ona baktım. Bakışları döşemelerdeydi. Olayın onu çok etkilediğini görebiliyordum her baba etkilenirdi, hem beni hem de çocuğumuzu diri diri yanarken sadece seyirci kalabilmişti. Geri giderken adımları sendeledi. Rebekah hızlıca onu tuttu.
"Nik? İyi misin?" Klaus hırsla başını sallarken bakışlarımız buluştu. Gözlerimi ondan kaçırdım.
"Bunu yapanları bulduğumda benden daha iyi kimse olmayacak kız kardeşim." Hırs ve öfke dişinin dibinden sıyırmıştı lafını. Yerinde duramıyordu. Sürekli bir şeyi kontrol ediyordu, neyi kontrol ettiğini de anlamıştım: Benim yaptığım gibi çocuğumuzun kalp atışlarını kontrol ediyordu.
"Nerede kaldı bu cadı!"
"Bu işi cadıların yaptığını söyledin. Neden ona güveniyoruz?"
"Elijah yapıyor!" Klaus resmen kükremişti Rebekah'ya. Kızın bakışları değişirken ağabeyinden olabildiğincede uzaklaşmıştı. Ardından Elijah girdi içeriye arkasında Sophie'de vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİSYANTUS
Fanfic"Başkalarıyla göremeyeceğimi bildiğin renkleri gösterdin bana." "Sen de başkasıyla konuşamayacağım gizli bir dil öğrettin." *** Lisyantus: Teşekkürün ve saygının sembolü olarak görülen bir çiçektir. *** 1#klausmikaelson - 17.08.2023 1#elijahmikaels...