🎶 Taylor Swift, Dorothea
Klaus'u bırakıp gittikten iki gün sonra ilk kez Stefan'la Grill'de buluşmak üzere sözleştiğimden dolayı dışarı çıkmıştım.
Kasabanın neşesi banada bulaşır diye heyecanlı gençlerle dolu sokak aralarını yürüyerek geçmiştim.
Şimdi ise dudaklarımın arasından geçen kırmızı şarabın beni sarhoş etmesi için bekliyordum.
"Misafir kabul ediyor musun?"
Kafamın allak bullak olduğuna dair şüphelerim Stefan yerine Hayley'nin sesini duymaktan ötürü iyice artarken omzumun üzerinden ona baktım.
Bir gözümü kısarak diğer gözümün önümdeki kişiye odaklanmasını sağlarken onun Hayley olduğunu anlayabildim.
"Hey." üç parmağımı kaldırarak ona selam verip burnumdan güldüm ve tekrar şarabın tadını çıkardım.
"Ekstra buzlu viski, lütfen." diye barmene seslendi, Hayley.
Tanıdık sözcükleri ve benimle aynı zevki bana iç çektirirken şarabın içine düşmemek için kendimi zor tuttum.
"Bir de filtre kahve." diye işaret parmağını kaldırarak arkaya giden barmene tekrar seslendi.
"Üçüncü kişi kim? Katherine?" diye pıskırtı gülücükler sıkıştırdım.
Hayley yavaşça elimden şarap bardağını almaya çalıştığında kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.
"Ben iyiyim sarhoş falan değilim hem kim sana bana annelik yapmanı söyledi ha?" diye ona kızarak ayağa kalktım. "İçkin benden olsun. Ben gidiyorum."
"Ben annelikten anlamam ayrıca annelik yapması gereken biri varsa o da sensin, yaşın malumun." deyip sinsice şarap bardağını elimden kaptı ve bir dikişte bitirdi.
"Sürtük." diye hayıflanarak yerime geri oturdum.
Alınmayıp keyifli bir gülücükle şaraptan kalan son damlayı da yuttu.
Dudaklarımı öne doğru büzerek kollarımı tezgahın üzerinde bağladım.
"Ben Stefan'ı bekliyordum sen neden geldin?" diye ona bakmadan konuşurken barmenin uzattığı filtre kahveyi avuçlarım arasına aldım.
"Ceketim sen de kalmış olmalı hem bunun için hem de Tyler beni eve bıraktığını söyledi, teşekkür etmek istedim."
Pek inandırıcı bir bahane değildi ama ayılana dek numarayı yutmuş gibi davranacaktım.
"Rica ederim." diye başımı sallayıp sevimli bir gülümsemeyle kahveyi fondip yaptım.
Hayley'nin yüzü kahvenin sıcaklığını düşünerek içi cız ediyormuş gibi bir ifade takındı.
"Delirdin mi sen?" diye hayıflandı.
"Hayır, cadılığımın nimetlerinden faydalanıyorum." diye mırıldandım.
Hayley'nin bir kaşı usulca kalktı ve ardından dudakları yana kıvrıldı.
"Ne oldu?" diye burnumdan güldüm, barmene her zaman içtiğim şeyi işaretle gösterirken.
"Sarhoş falan değilsin değil mi?" dedi bilmiş bir ifadeyle.
Karnımı tekmeleyen hafif kıkırtıyı yavaşça serbest bırakıp beni güldürdüğü için omzunu sıvazladım.
"Akıllısın, küçük kız."
Hayley başını iki yana sallayarak gözlerini devirirken kollarını tezgaha koydu.
İşaret parmağıyla burnunun kenarını kalırken diğer eli tezgaha ritmik darbeler bırakıyordu.
"Nerede bu kahrolası Genç Salvatore?" diye hayıflanarak omzumun üzerinden Grill'in girişine baktım.
"Nerede benim kahrolası kotum?"
Hayley'nin sesi çatık kaşlarımı bozdu ve dudaklarımdan dışarıya kısık bir kahkaha fırlattı.
Derin bir nefes alıp viskiyi sonuna getirdim ve bir hışımla ayağa kalktım.
"Gel benimle, sana kotunu vereyim."
Hayley viskiyi fondip yapıp kalktığında tezgaha belli bir miktar para koydum.
Cüzdanımı ceketimin iç cebine koyup Grill'den çıktım.
"Arabayı biraz uzağa bıraktım. Yürüyeceğiz." diye omzumun üzerinden Hayley'ye baktım.
"Sorun değil temiz hava hoşuma gidiyor." dedi Hayley, elini kolunu sallaya sallaya etrafına bakınarak arkamdan geliyordu.
Ufacık bir tebessüm dudaklarımın üzerinde beliriverdiğinde önüme döndüm.
"Kaç yaşındasın?"
"19. Sen?" diye alaycı bir ses çıkararak sordu.
Sahte bir gülümsemeyle dönüp ardından somurttum.
"Cidden kaç yaşında olduğunu merak ediyorum." diye kıkırdayarak yanıma yaklaştı, Hayley.
"Saymadım, bereketi kaçmasın."
Hayley başını geriye atarak dili dışarıda güldüğünde kahkahası içimi gıdıklandırdı.
"Arkadaş olmak için ideal yaş farkı." diyerek benimle dalga geçti.
Basit bir gülücükle önüme döndüm. Küçük tebessümü dudaklarımı sıkıştırarak bozdum.
Hayley derin bir nefes alıp yavaşça önüme geçtiğinde gözlerim çıplak sırtındaki belli belirsiz dövmeye ilişti.
Hatırladığım bir kurt klanının dövmesini taşıdığını fark ettiğimde kaşlarım yavaşça çatıldı.
"Hangi ailedensin?" diye basit bir soru sordum arkasından.
Bana kaşları çatık bir şekilde omzunun üzerinden döndü.
"Beni evlat edinen ailemi tanıyorum sadece." diyerek yavaşladı ve yanımda hizalandı.
Birlikte yürümeye başladık.
"Sırtındaki dövmenin anlamını biliyor musun?"
Haberinin olduğunu sanmıyordum.
"Hayır o doğum lekesi gibi bir şey." diye geçiştirse de kuşkulanmıştı.
Hafif kaşlarımı kaldırıp ufak bir tebessüm ettim.
"Hadi bin." dedim kenara park edilmiş arabayı işaret ederek.
Hayley çatık kaşlarını bozup arabaya baktı.
"Aman Tanrı'm." diye mırıldanıp parlak gözlerini arabaya çevirdi.
Uzun zamandır bu kadar heyecanlı bir gençle sohbet etmemiştim. Onun heyecanı bana iyi geliyordu.
"Sen bu kadar zengin misin? Sürekli araba değiştiriyorsun? Bilseydim cidden Bugatti ilk elime geçtiğinde galeriye götürürdüm."
Diye sekerek Lamborghini'nin önünden dolanıp sağ koltuğa geçti.
Onun gibi arabaya binip kontağı çalıştırdım.
"Biliyor musun ben doktorum." diyerek asfalt yolun ortasına geçtim.
"Doktorluktan bu kadar kazanılıyor mu?"
"Hayır, aynı zamanda DC'de kendime ait bir hastaneye sahibim."
"O kadar başarılı olduğunu bilmiyordum." diyerek koltuğuna geri yaslandı. "Ne zamandan beri doktorsun?"
"193 yıldır."
Hayley'nin artan kalp atışları dudaklarımın yukarıya kıvrılmasını sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİSYANTUS
Fanfic"Başkalarıyla göremeyeceğimi bildiğin renkleri gösterdin bana." "Sen de başkasıyla konuşamayacağım gizli bir dil öğrettin." *** Lisyantus: Teşekkürün ve saygının sembolü olarak görülen bir çiçektir. *** 1#klausmikaelson - 17.08.2023 1#elijahmikaels...