🎶 Sharon Jones & The Dap-Kings, This Land İs Your Land
"Nereden çıkardın sen sevgili Katerina'nın peşini bırakacağımı?" bu Klaus'un sesiydi. "Yoksa onun ağındaki sineklerden biri olduğunu mu anladın?"
"Ben rica ediyorum diye onun peşini bırakacaksın." dedi Elijah.
Klaus'un sakince konuştuğu kişi sayısı... Bir kişi bile yoktu sanırım.
"Ailenden biri ve yaşayan tek ağabeyin olarak bana bu fırsatı vermeni rica ediyorum. Hissetmek için, önemsemek için..." Elijah'nın sesi çatallaşmaya başlamıştı. "Sevmek için."
"Sana o fırsatı verdim. Ve bana düşman oldun. Yani gidersem onun peşine düşmeye giderim. Ve yaşayan tek erkek kardeşin olarak bir an bile mutluluk bilmemeni kendime görev bilirim." anlaşılan Klaus'un tehlikeli ses tonu yeniden ortaya çıkmıştı.
"Boş ve küçük bir hayatın var Niklaus." Elijah burukça sözünü bitirdiğinde merdivenlerin başındaydım.
Onunla göz göze geldiğimizde dudakları aralandı. Elijah'ya başımla selam verdim.
"Haelyn," o ise gitmek üzereyken durup beni beklemişti. "konuşmak istediğine dair mesajını aldım."
Klaus yavaşça bana dönüp gözlerini üzerime dikti. Korkutucu bakışları bana pek bir etki etmese de Elijah'ya karşı yeniden duvar ördüğünü ve bu duvarın kendisinin olduğu tarafta benimde olmamı istediği belli oluyordu.
"Geliyorum." diyerek aynı zamanda başımla da onayladım. Elijah gözucuyla Klaus'a baktı ardından ise bana gülümseyip gitti.
Merdivenleri inerken içimin ekşidiğini hissettim ağzımda garip bir tat belirmişti.
"Ne oluyor?" buruşan yüz ifadem Klaus'un dikkatini çekmiş olmalıydı. Sorun yok anlamında başımı sallayıp trabzanlara tutunarak basamakları indim.
Elijah'nın gittiği yönü kontrol ederken Klaus'un yüzümü avuçları arasına almasından ona yaklaştığımı fark ederek gözlerimi okyanus mavileriyle buruşturdum.
"Sapsarı oldun Haelyn. İyi olduğundan emin misin?" yüzümü ona çevirip avucunu öperek iyi olduğuma dair bir fragman yayınladım.
Bileğini okşayarak gözlerinin içinde yaşayan duyguyu hissetmeye çalıştım.
"Bana bir şey olmaz. Arada bir tatlıyı fazla kaçırıyorum." diye, dudaklarımı aşağıya büzdüm bu da Klaus'u güldürdü.
Alnını alnıma yaslayıp burunlarımızı birbirine sürttükten sonra derin bir nefes çekti içine.
Dudaklarını yalayıp ısırarak serbest bıraktığında gözlerimi gözlerine çıkardım ve gülümsedim.
Saçlarımı kulağımın arkasına alırken boynumu okşayan avucu göz kapaklarımı ağırlaştırmaya başladığında Klaus dudaklarımı öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİSYANTUS
Fanfiction"Başkalarıyla göremeyeceğimi bildiğin renkleri gösterdin bana." "Sen de başkasıyla konuşamayacağım gizli bir dil öğrettin." *** Lisyantus: Teşekkürün ve saygının sembolü olarak görülen bir çiçektir. *** 1#klausmikaelson - 17.08.2023 1#elijahmikaels...