Arnavutluk'tan bir buçuk hafta sonra dönmüşlerdi. Carmen'in işe başlamasına da bir hafta kalmıştı.
Tom haklı çıkmıştı, değişiklik gerçekten de Carmen'e çok iyi gelmişti. Aşık olduğu adamla baş başa, tüm yönetilmesi gereken kaoslardan uzak vakit geçirebilmek Carmen'i rahatlatmıştı.
Onun sevgisiyle ve ilgisiyle baş başa kalmış, bebeklerinin yarasını elinden geldiğince sarmıştı. Tom da ona bu konuda yardımcı olmuştu.
Üstelik Tom'un aradığı şeyi de bulmuşlardı, Rowena Ravenclaw'un diademi olduğunu söylemişti Tom ona bunun. Kartal kanadına benzer tabanın üzerinde safir taşları vardı. Çok güzel bir diademdi.
Tom aradığı şeyi bulduğu için memnun ve keyifli bir vaziyetteyken Carmen de sevgilisinin sevgisine tamamen doymuş bir haldeydi. İkisi de bu rahatlık ve mutlulukla İngiltere'ye dönmüştü.
İngiltere'nin onlar için kaos demek olduğunu unutmuşa benziyorlardı.
Evlerinde uyandıkları ilk sabahtı. Carmen üzerinde siyah sabahlığı ve topuz yaptığı dalgalı sarı saçlarıyla kahvaltı hazırlanmasını izlerken Poppy'e "Tom'un sevdiği reçelden çıkarmayı unutma." demişti.
"Tabii, hanımım, beyimizin sevdiği reçeli unutmaz Poppy." diyerek dolaba koşturdu ev cini ve ağzına kadar dolu bir kavanozu çıkardı.
Carmen gülümseyerek çayından bir yudum daha alırken nefes verdi. Çayın içinde sakinleştirici iksir vardı, bebekten sonra kendini daha sakin tutabilmek ve hüznünü bastırabilmek için Şifacı önerisiyle sabahları çayına atmaya başlamıştı.
Mutfağa giren Tom'u duyduğunda kapıya doğru baktı Carmen ve ona gülümsedi. Tom yeni uyandığı belli bir şekilde yanına yaklaşırken üzerinde hala pijaması vardı, saçlarını tarayıp şekillendirmişti.
"Günaydın." dedi ona tatlı bir şekilde. Tom elini onun sırtına koyup nazikçe okşadıktan sonra "Günaydın." demişti.
Poppy kahvaltılıkları salondaki masaya taşırken Tom cinin yokluğunu fırsat bilerek Carmen'in başına bir öpücük kondurdu. Şampuan kokusuna karşılık gözlerini yummadan edememişti.
Carmen onun gösterdiği şefkate karşı gülümseyerek "Bugün hava güzel." dedi. "Dışarı çıkacağım sanırım. Sen de gelir misin?"
Tom "Bakanlık işlerimi halletmem gerek." dedi. Evde onu bekleyen dosyalar vardı. "Dışarı çıkacaksan dikkatli ol."
Başını salladı sarışın kadın. Artık kaybedebilecekleri bir bebekleri kalmamıştı gerçi ama yine de dikkatli olmakta fayda vardı.
Sakince kahvaltı ettiler. Bu sakinlik ikisinin de hoşuna gidiyordu. Tom her daim yaydığı kaosa bayılmasına rağmen dinginliğe ihtiyaç duyan biri olmuştu ve Carmen'in bu dinginliği ona veriyor olması onu rahatlatıyordu.
Hayatındaki kadına bayılıyordu Tom. Hem zeki, hem gözü kara hem de ona dinginlik ve huzur verebilen bir kadındı.
Kahvaltıdan sonra Carmen dışarı çıktı, Tom da dosyaların arasına gömüldü. Sarışın cadı kendine biraz alışveriş yapmak istemişti. Yeni ayakkabı, belki çanta ve makyaj malzemeleri...
Yolda yürürken bir gazeteci gördü. Açılıp kapanır kurduğu tezgahının üzerinde Gelecek Postası, kaçıranlar için Pazar Postası ve dergilerin birkaçını dizmişti.
Tezgahın önünden geçerken gazetenin üzerinde hareket eden görüntü dikkatini çekmiş, kendini gazeteye bakmak için tezgaha yaklaşırken bulmuştu.
MASKELİ GRUP DEHŞET SAÇMAYA DEVAM EDİYOR
Carmen hızlıca haberi okudu. Maskeli bir grup peş peşe üç gece boyunca bulanıkların kasabalarına baskıda bulunmuşlardı. Düzinelerce bulanık ölmüştü, ölmeyenler ise mağdur durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐈𝐋𝐈𝐍𝐂𝐈𝐍 𝐎𝐓𝐄𝐒𝐈「ᴛᴏᴍ ᴍ. ʀɪᴅᴅʟᴇ」
Fanfiction𓆩*𓆪 BİLİNCİN ÖTESİ 𓆩*𓆪 Hogwarts'ta son yılına başlayan Tom Riddle'ı belirlediği hedeflerden hiçbir şey alıkoyamazdı. Gördüğü ve neden gördüğünü çözemediği rüyalar hariç. ╔══════════════╗ tom m. riddle x fem!oc ...