11. Dişe Diş, Kana Kan!

29.9K 1.8K 1.6K
                                    

○●

Bölüm On bir

"Dişe Diş, Kana Kan!"

Beğenerek destek verebilirsiniz^^

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beğenerek destek verebilirsiniz^^

Kendimi, doğal ortamda yırtıcı bir hayvana denk gelip ani bir hareket yapmamaya çalışan biri gibi hissediyordum o noktada.

Nefes aldığımdan emin değildim, bütün vücudum, eklemlerim kitlenmiş gibiydi ve mantıklı düşünemiyordum. Karanlığa alışan gözlerim yeniden kararmaya başlıyordu sanki, omuriliğimden aşağılara inen dikenli bir sızı hissediyordum onun sıcak nefesi kulağıma sürtündükçe. Arkamdaydı, -hayır, benimle birdi sanki, santimler bile yoktu aramızda; arkadan elini uzatmış, belime sabitlediğim bıçağı tutmuştu, hareket edemiyordum.

Sonunda hareket etti fakat umduğum şekilde değil, soldaki elini de arkadan uzattı ve karnıma getirdi, beni tutup kendisine doğru bastırdı. Şimdi sarılıyor gibiydik, arkadan sarıyordu beni ve başını da omuzumun üzerinden atmış, bana herhangi bir alan bırakmamıştı.

Nefes nasıl alınıyordu?

Bir şey yapmam gerekiyordu, titreyen ellerimi kaldırdım ben de, onun bedenim üzerinde sabitlediği ellerini tuttum, ne yapacaktım? Sadece özür mü dilemeliydim bilmiyordum, o da benim ne derecede gergin olduğumun farkındaydı ve daha da çok tedirgin etmek istiyormuş gibi bütün bu eziyet verici süreci uzatıyordu.

Sonunda konuştu, derin sesi o kadar yakından geldi ki bünyem kaldıramadı bir anlığına. ''Onu şöyle alalım,'' dedi, bıçağı tutup çıkarırken, ''yaralanmak istemeyiz.''

Bıçağı tuttuğu elini de önüme atıp sardı beni ve başımı hareket ettirmeden aşağıya doğru bakınca karnımın ortasında beni sabitlemek için tuttuğu elindeki bıçağı gördüm, keskin yüzeyi göğüslerime doğru uzanıyor ama temas etmiyordu.

''Daha kötü şeyler de yapabilirdim,'' dedim hemen, sesimin ne derecede cılız çıktığı gerçeği sinirlerimi alt üst etti. ''Ama yapmadım, Uygar.''

Bir şey söylemeden bıçağı tuttuğu elini kaldırdı, keskin yüzeyini yer yer hissedebildiğim bir temasla yukarıya doğru, boynuma doğru çekti, boynumun etrafında döndürdü ve saçlarımı da alarak diğer omzuma attı. Ne yapmayı amaçladığını bilmiyordum ve bu belirsizliği, bu eziyeti uzattıkça uzatması beni deli ediyordu. 

Keşke onu öldürseydim, en azından daha kötü bir eziyet etseydim de bütün bunlara değseydi.

Daha kilitli odayı bile detaylıca inceleyemedim...

Ve o aptal kitabı da çevirmeyi bitiremedim!

Arkamdan çekildi ama beni bırakmadı, kolumdan tutup ileriye doğru götürdü, adımlarım kendi kendine ayak uydurdu ona. Birkaç adım sonrasında yatağına varmıştık, pencereye yakındı ve ay ışığı aydınlatıyordu içeriyi. Durup beni karşısına aldı, hiç de sinirli görünmüyordu fakat sanırım asıl problem de buydu, bu hali hiç de güven vermiyordu. 

Lilith'in GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin