Marketin yanında dördümüz beklemeye başladık. Ben geleceğinden pek ümitli değildim. Ama yinede bekliyordum işte.
Diğerleri mermerin önünde beklerken ara sokağa girdim. Etrafa bakınırken arkamdan bir ses duydum. Hızla arkama döndüm ve onu gördüm. Sessizce konuştu.
"Hepsi biliyor mu?"
Başımı salladım.
Yürümeye başlayınca bende arkasından gittim. Bizimkilerin yanına vardığımızda bakışlarını bize yönelttiler. Şaşkın görünüyorlardı. Roseanne direkt konuya girdi.
"Sen kimsin?"
-
Bana anlattıklarını kısaca onlara da anlatmıştı. Hepimize eski isimlerimizle hitap etmişti. Şimdi bir parkta oturuyorduk. Jisoo'nun sorusuyla kısa bir sessizlik oluştu.
"Geçmişimizin bize bir zararı olur mu?"
Biraz düşündü.
"Emin değilim. Bunu hakkında size fazla bilgi veremem. Ama siz yinede çok fazla kurcalamayın. Benim anlattıklarım kadarını bilin, yeter."
Jisoo düşünceli görünüyordu. Lalisa konuştu.
"Peki ben neden böyle birşey yaptım?"
"Orasını bende bilmiyorum. Sonuçta o zamanlar bende bir insandım ve diğerlerinin bildiği kadar şey biliyordum."
"Ama bana bizi hep izlediğini söyledin. Daha fazla şey biliyor olman lazım."
"Sana ilk hayatını hatırlamaya başladığından beri izlediğimi söylemiştim, Prenses Jennie."
Ayağa kalktı.
"Benim gitme zamanım geldi. Size iyi eğlenceler."
Hızlı adımlarla ara sokağa girdi.
Lalisa konuştu.
"Bana birşeyler saçma gelmeye başladı."
Roseanne ona katıldı.
"Bana da."
Jisoo sessizdi. Yanına gittim.
"Konuşalım mı?"
Başını salladı.
Diğerlerinden biraz uzaklaştık.
"Bir sorun mu var?"
"Sence de yok mu? İçine düştüğümüz duruma bak."
"Başka birşey mi var?"
Biraz durdu. Yüz ifadesinde bir değişiklik olmadı.
"Ben birşey daha gördüm."
"Ne gördün?"
"Seni gördüm, yüzünde...kanlar vardı."
^
Kan mi?? Cok severiz