"Yanında kadınla beraber yürürken gözümün önüne bir görüntü geldi. Senin üstün tamamen kandı ve yerde yatıyordun. Çok korktum Jennie."
Ona sarıldım ve sesssizce konuştum.
"Bana o zaman birşey olduysa bile şimdi buradayım. Korkmana gerek yok."
Ama ben de biraz korkmuştum.
Sonuçta daha önce hiç ölmemiştim. Daha doğrusu hatırladığım kadarıyla ölmemiştim.
-
Eve gelmiştik. Jisoo da bizimle gelmişti çünkü saat çok geç olmuştu. Odama girip kapıyı kapattım.
Dolabımı açtım ve gecelik alıp Jisoo'ya verdim.
Daha sonra üstümü çıkardım. Jisoo'nun arada bir bana baktığını görünce istemsizce gülümsedim.
Üstümü giyinip yatağıma uzandım. Neyse ki yatağım küçük değildi.
Jisoo üstünü giyinip sessizce konuştu.
"Bende mi yatakta yatacağım?"
"Neden olmasın?"
Başını salladı ve yatağa uzandı. Bana döndü ve gözlerini kapattı. Bende biraz onu izleyip uyudum.
-
Yüzüme değen saçlarla uyandım. Gözlerimi açtığımda Jisoo üzerime eğilmiş bana bakıyordu. Gözümü açtığımı fark ettiğinde hemen geri çekildi.
"Günaydın Jisoo."
"Günaydın."
Ona döndüm.
"Üstümde ne yapıyordun?"
"Uyanık mısın diye bakmıştım."
"Anladım. Rüya gördün mü?"
Başını iki yana salladı.
"Bende görmedim."
Doğruldum.
"Sen çalışıyor musun?"
"Evet. Grafik tasarımcısıyım."
"Anladım. Bende işe gideceğim. Birlikte çıkalım mı?"
"Olur. Sen ne iş yapıyorsun?"
"Gıda mühendisiyim."
Hızlıca bir kahvaltı yapıp evden çıktık. Yolda giderken bana döndü.
"Ya bu hayatımızda iyi gitmezse?"
Derin bir nefes aldım.
"Neden böyle düşünüyorsun ki? O geçmişte kaldı. Üzerinden yüzlerce yıl geçti."
Birşey demedi. Sürekli kötüyü düşünmesi canımı sıkıyordu.
Durunca arabadan indi. Bende arkasından indim.
Yanına gidip yanağını öptüm.
"Görüşürüz. Bunları düşünme."
"Görüşürüz."
O gidince bende arabaya bindim.
^
Bos bir bolum oldu farkindayim