15

303 49 51
                                    

Okulun soğuk, boyası yer yer dökülmeye başlamış demir kapısına omzunu yaslamış, soğuktan titreyen parmaklarının arasındaki sigarayı yakmaya çalışıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okulun soğuk, boyası yer yer dökülmeye başlamış demir kapısına omzunu yaslamış, soğuktan titreyen parmaklarının arasındaki sigarayı yakmaya çalışıyordu. Rüzgar birkaç denemenin tamamını başarısız kıldı. En sonunda iyice eğilip rüzgarı keserek halletti. Dumanı içine çekti, dudaklarının arasından üfledi. Başını kaldırdı, önüne düşen iki tutam saçı iterken ileriden gelen aptal orospu çocuğunu gördü. Sigarasını hızlıca bitirmek için hızlıca derin bir soluk daha çekti. Jisung'un pahalı bir arabanın kapısını kapatıp etrafa göz atışını seyretti. Bakışları sarışını bulduğunda omzundan düşmek üzere olan ceketini çekiştirdi. Gereksiz büyük adumlarla yanına vardı.

"Selam." dedi gevşek sesinde eskisine nazaran hissedilen bir mahcubiyetle. Felix sinirle güldü. Muhtemelen bunu kafasından uyduruyordu. O bile bir insanın bu kadar adi olabilme ihtimalini mantıklı bulmuyordu. Ama Jisung öyleydi işte. En azından artık Felix böyle hissediyordu. Onun pis kalbinde zerre iyilik kaldığını düşünmüyordu.

"Selamını da sabahını da sikerler Jisung." derken dudaklarının arasından çıkan kelimelerin tamamı ondan tiksindiği hissini insana veriyordu. "Gelme, telefonda konuşalım demedim mi?"

"Onunla konuş. Sen bozdun sen düzelteceksin." Hep olduğu gibi arsızdı. Suçlayıcı ve emrivaki konuşmalarına bakışında henüz hâlâ çok tepelerde olduğunu sanıyordu. Yüzünü buruşturdu çilli. "Siktir git, o gün yaşananların sebebi sensin."

Jisung sürekli yüzüne düşmekte olan yeni boyanmış karamel rengi saçlarını itmekle meşgulken Felix konuşmanın burada bitmesine karar verdi. Jisung geleceğini ve kapıya çıkmazsa içeri girip onu bulacağını söylemese zaten kütüphaneden çıkmazdı. Olay çıksın istemiyordu. Sadece her zamanki gibi gizemli ve sessiz çocuk kalmak istiyordu. Kimsenin ağzına düşme derdinde değildi.

"Dur, nereye?"

Koluna sıkıca sarılan avucu hırçın bir tavırla itti. Derin ve öfkeli birkaç soluk aldı. Sesini yükseltmemek için binbir çabayla, dişlerini sıkarak "Git Jisung." diyebildi.

"Konuşacak bir şeyimiz yok."

Soğuk rüzgar ceketinin üzerinden tenine işliyordu. Ayak parmaklarına kadar donmuştu. Burnunun ucundaki sızlama aynaya bakmaya ihtiyaç duymadan kıpkırmızı kesildiğini bilmesini sağlıyordu.

"Var işte." Jisung itilen elini kendine çekip etrafı gözetti. Tekrar iteceğini bildiğinden bu kez temas etmemek konusunda daha dikkatli ve duyulmamak konusunda daha hassas davranarak yakınına girdi. Felix bu yakınlıktan bariz rahatsız oldu ama bunu umursamadı. "Felix tamam hatalıydım. Özür dilerim ondan, bizi barıştır."

Mümkünmüş gibi. Onların arasına giren etken hiç Felix olmamıştı ki şimdi düzeltebilsin. Bu ukala, zengin piç bunu anlayamacak kadar düşüncesizdi.

"Git dile o zaman. Tabii seni dinlerse."

"Sikeyim!" Jisung'un gözleri bağırdığı esnada irileşirken kontrol edemediği sesi yüzünden kapıdaki birkaç yüz onlara dönmüştü. Felix iyice huysuzlandı. Bir an önce gitmeyi hedefleyerek
"Bağırma." dedi öncelikle. "Ben içeri giriyorum. Sen de gidiyorsun buradan."

öyle kolaysa | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin