Lütfen oy vermeyi unutmayın yoksa hikaye bir gece ansızın ortadan kaybolabilir 🥰
Keyifli okumalar❤️Serin bir kış akşamüstünde Felix ceketinin cebinden çıkarttığı sıcacık eliyle binanın soğuk metal kapısına tutundu. Kapı ağır geldi, bu sıra fazla zayıflamış olduğunu böyle fark etti. Dışarıya attığı ilk adımla birlikte binaların üzerine çöken, baymakta olan güneşin koyu kızıllık gözlerini aldı. Başını yere eğdi, bir avucunu alnına yaslayıp gözlerini korurken gideceği yöne döndü. Kaldırımda on dakika kadar aynı yöne yürüdükten sonra yaya geçidinden geçip metro istasyonuna indi. O zamana dek oldukça sessizdi ortalık ama metroya bindiğinde kalabalığın sessiz gürültüsünde boğuldu. Ağzını bile açmadan nasıl konuşurdu insan? Onlar konuşuyorlardı. Sevmiyordu yaşadığı yeri, insanların sürekli birbiri üzerinde gezen haset bakışlarını, herkese nefret kusan çirkin ruhlarını... sevmiyordu işte. Uzun bir yolculuk olmadı, yaklaşık üç durak sonra indi. Yürüyen merdivenlerden yukarısı onu direkt meydana çıkaracaktı. Boğuk metro istasyonundan sonra tekrar gökyüzünü gördüğünde derince iç çekti, ağzından çıkan sıcak soluk havada buhar olurken yolculuk esnasında açtığı ceketinin önünü tekrar kapattı. Ellerini cebine yerleştirerek kalabalıktan sıyrıldı. Meydan oldukça doluydu. Pazar günü olmasındandı bu kalabalık. Kimsenin başka tatili yoktu. Mecburen kalan tek günlerini çevresindeki insanları memnun etmekle geçiriyordu herkes, oysaki kimsenin yüzünde mutlu bir ifade görememişti Felix.
Ceketinden telefonunu çıkarıp Chan'i aradı. Uzun uzun çaldı ama açan olmayınca Felix insanların ona çarpmayacağı bir kenara geçip tekrar denedi. Birkaç çalış sonrasında tam vazgeçeceği sırada "Alo?" diyen neşeli sesi duydu. İçine sıkıntı doldu, kendisine gülmediği açıktı. Onu güldüren kimdi merak etti, kimden artan gülüşünü kendine pay çıkartmak zorunda kaldığını merak etti. En son ne zaman keyifli bir sohbet etmişti ikisi? Keyifli bir anları var mıydı ki? Kimseye suç bulmadı, suçlunun kendisi olduğunu bilecek kadar kendini tanıyordu. Herkese hayatı zehir ettiğini biliyordu. Ancak sorundu o, yalnızca sıkıntı yaratırdı.
Ama değişmek istiyordu. Kimse için değil, yalnızca Chan için. Yarattığı tüm sıkıntılarına rağmen ona katlandığı için onun gülüşlerinin asıl sahibi olmak istiyordu. Gece yarısı kapısını çalıp uykusunu bölen adi bir oğlandan başka bir yeri olsun istiyordu onun hayatında. Nasıl yapacaktı bilmiyordu. Sıradan, mutlu bir çift ya da onu geçtim sağlıklı bir ikili iletişim örneği bile yoktu önünde. Yine de deniyordu. Kahvaltı hazırlamak, evi biraz toparlamak, biriken çamaşırları yıkamak... bir yerden başlamaya çalışıyordu. Ne kadar başarıyordu bilmiyordu. Başaramadığına emindi hatta ama deneyecekti. Bugün onun ilk günüydü. Kendinden beklemediği kadar ciddiyetle ve daha önemlisi samimiyetle yapıyordu her şeyi. Kendini zorlamıyordu, bunalmıyordu.
"Neredesin?" diye sorarken sesi istemeden sert çıktı. Yıllardır aynı yerde duruyorken şimdi adım atmaya başlamıştı ve bunun görülmemesinden daha şimdiden hoşlanmadı. "Metrodan çıktım. Meydandayım."