Romanya'nın en parlak dönemi geçirdiği zamanlar. Babam sarayda çalışıyordu. Bizde eski bir köşkte yaşıyorduk. Bu akşam babam eve erken geldi. Kapıyı açtım ona.
"Selam kızım." dedi. "Selam baba ama neden bu kadar erken geldin?" diye sordum. "Var bir sebebi oturup anlatayım." dedi. Annem, "Tanrım, lütfen işten kovulmamış ol!" Babam kafasını 'hayır' anlamında salladı.
Babam, "Hayır, prensimiz Edward'ı kraliçe cezalandırdı. Evlendirmek istiyorlar oğlunu." dedi. Annem ile birbirimize bakakaldık annem tekrar babama döndü. "Peki sen niye erken geldin?"
Babam, "Luna'yı gelin olarak istiyorlar." dedi aniden. "Ne?" kahkahayı patlattım. "Babacığım bu çok komikti. Hadi kovulduğunu söyle." dedim. Fakat babam oldukça ciddiydi.
Annem, "Nasıl yani Prens Edward'ın gelini Luna mı olacak?" dedi şaşkınlık içerisiyle. Babam, "Zorlamak istemiyorlar. Ama bana çokça para teklif ettiler ve kral büyük mirasını Luna'ya bırakacakmış."
Annem, "Bu çok iyi bir haber, fakat korkuyorum. Prens Darian geçen sene bilinmedik bir sebepten dolayı hayatını kaybetti." Babam, "Canım güven bana Luna'ya gözü gibi iyi bakacaklar hem Luna hem bizim için bir fırsat!" dedi.
"Ne zaman evleneceğim peki?" diye sordum. Babam, "Yarın." diye kestirip attı. Babam, "Her neyse ben biraz uyuyacağım." dedi.
Anlamadığım bir şey vardı. Prenslerin etrafımda bir sürü soylu kadınlar, leydiler ve prensler varken soylu bir Soydan gelmeyen beni neden seçsinler ki. Neden babama çoklu bir para teklif etmişlerdi. Ceza için soylu bir leydi ile de evlenebilirdi.
Ortada doğru olmayan ve şüpheci olaylar dönüyordu. Odama gittim. Boy aynadan kendime baktım. Prens prenses gelin olarak bu evden ayrılacaktım. Tepki veremiyordum. Ne tepki vermem gerektiğini bilemiyordum.
Çünkü olayın doğru ve yanlışı belli değildi. Küçükken her zaman hayalini yaşadığım şeyi yapacaktım. Gerçekten Romanya'nın Kraliçesinin velihatı Edward ile evlenecektim. Acaba bu eve bir gün tekrar geri dönebilir miydim?
"Ne olduğunu çözmek istiyorum." dedim yansımama bakarken. Annem odaya yavaşça girdi. "Luna?" arkama döndüm. Annem arkamda duruyordu. "Efendim anne?" yavaşça yanıma geldi ve iki elimi de tuttu.
"Sen iyi misin?" diye sordu. "Bilmiyorum ki? Yani aslında küçüklük hayalimi gerçekleştiriyorum, bu iyi bir şey... Fakat Kraliyette doğru olmayan bir şeyler var anne, ve ben oraya gelin olarak saraya gideceksem eğer bu tuhaf olayın ardına bakmak istiyorum. Olanlar normal değil anne." dedim.
"Haklısın, bu bizim için fırsat ve sana bir miras bile bırakacaklar." dedi. "Biliyorum, biliyorum." ellerimi onunkisinden çektim. " ah Tanrım Oraya götüreceklerimi hazırlamalıyım." Annem, "Luna düğün yapacaksın buna hiç gerek yok ki?" dedi.
"Doğru, doğru sen haklısın kafam çok karıştı." Annem hep güldüğü gibi o yabancılık çekmediğim gülüşünü gösterdi. İnci gibi olan dişlerini gösteriyordu. "Erken yat, yarın düğün olacak biliyorsun." dedi.
"Tamam, sen merak etme." dedim. Odadan çıktı. Eğitim gerekmiyordu bana çünkü zaten gittiğim okulda sıkça soylularla nasıl iletişim sergilememizi öğretmişlerdi. Fakat nasıl bir prenses olacağımı bilmiyordum.
Hay ben böyle işin içine sıçayım! Umarım gerçekten rasgele bir prense aşık olmam.
Peki ya Edward veya başka bir prense yanlışıkla aşık olursam? Tanrım ne diyorum ben aşık olmak ne kelime dediğim adamla evlenecektim ben. O kadar çok şeyi aynı anda düşünmüştüm ki başım ağrımıştı.
Yorganı açtım yumuşacık yatağıma yattım. Saraydaki yataklar kim bilir ne kadar da rahattır, bu yatağa bin basarlardı. Ama asla sıcaklığını ve kokusunu geçemezdi. Tam dibimdeki ışığı kapattım ve yattım.
Sadece hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Ama çok şeyler dönüyordu, düşüncelerimle boğuşurken bir sağa bir de sağa döndüm. Derin bir nefes alıp rahatlamamı sağladım ve gözlerimi kapatım uyudum.
(Şarkı adı: House of memoris)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN SARAYI
Fantasíadur dedi Edward. "Ne oldu?" diye sordum. "orası yasaklı bölge. Orası mahzene çıkıyor. Gidemezsin!" dedi.