29- Sonbahar Tatili

34 4 4
                                    

Hava yavaş yavaş esiyordu. Meltem tatlı rüzgarla savrulurken, sarı saçlarımda rüzgarın gittiği yöne doğru savruluyordu.

Önümde ki denizde gökyüzünün muhteşem renklerine baktım. Gökyüzü maviden yavaşça sarı ardından turuncuya boyanıyordu.

Hava hafif soğuk olsa bile şu anki manzarayı görmeye kesinlikle değerdi. Boomer'da yanımda benimle birlikte gökyüzüne bakıyordu.

İkimizde bir süre sessiz kalmıştık. Üzerimizden martılar çığlıklarla beraber denize doğru uçmuşlardı.

Denize baktığımda deniz halkı muhtemelen çoktan kaybolduğumuzu fark etmişti ve bizi arıyorlardı. Babam iksirin ne için olduğunu bilmiyordu ve eğer Aisha söylerse geri deniz kızı olduğumuzda başımız çok büyük derde girebilirdi.

Daha da kötüsü deniz halkı öğrenirse bizim hayatımıza son verilmesini bile talep edilebilirdi. Teknik olarak insanlarla arkadaşlık kurulmaz diye bir yasa yoktu ama kurulması tabi ki hoş karşılanmıyordu.

Gözlerimi denizden çekerek Boomer'a döndürdüğümde o da bana bakıyordu. Lacivert gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Yüzünde sevimli bir tebessüm vardı ve altın sarısı saçları rüzgarda savruluyordu.

Başını hafif sağa eğmişti ve oldukça tatlı görünüyordu. Bende ona yorgun ama içten bir tebessüm sundum ve vücudumu ona döndürdüm.

O da bana dönerken bir anda kollarımı açtım ve Boomer'a sarıldım. Sıcacıktı. Şaşırdığı vücut dilinden belli oluyordu. Fakat bir süre sonra o da kollarını benim omzumdan sırtıma sarmıştı ve bu çok daha iyi hissettiriyordu.

Etrafımın huzur ve sakinlikle sarılıyordu. Sanki gözlerimi açsam cennette uyanabileceğimi düşünüyordum. Martıların çığlıkları, bir ressamın elinden çıkmış gibi görünen gökyüzü ve bizim sarılmamız.

Bir çift gibi göründüğümüz belliydi ki ben bundan şikayetçi değildim. Tabi Boomer bundan fazlasıyla utanmış görünüyordu ama hoşuna gittiğini bence kesinlikle inkar edemezdi. Etse bile gözlerinden belli oluyordu. Belki de benden hoşlanıyordu...

...

Bir süre sonra eve dönmüştük. Hava yavaş yavaş kararıyordu ve soğuyordu. Eve girer girmez koltukta oturan herkesin bakışları bize dönmüştü.

Onların yanına gittiğimizde Blossom'un dudakları arasında sarı uzun bir şey vardı. Brick hemen onun yanında oturuyordu.

Buttercup tek kişilik koltukta oturmuş kitabına bakıyordu. Blank yerde otururken Butch ise Buttercup'ın karşısında ki tekli koltukta oturuyordu.

Gözlerin Blossom'un ağzında ki şeye takılırken parmağımla onu işaret ederek konuştum:

Bubbles: O ne?

Herkesin bakışları oraya dönerken Blossom dudakları arasında ki şeyi ısırmış ve dudakları yalayarak çiğnemeye başlamıştı.

Brick önünde ki farklı renkli tabaklardan ona benzeyen şeyi almış ve bana uzatmıştı:

Brick: Muz, bir meyve yemek ister misin?

dediğinde başımı sallamış ve Brick'in uzattığı şeyi elime almıştım. Yarım ay şeklindeydi ve ilgi çekici sarı bir rengi vardı.

Muzu direk ağzıma sokarak ısırdığımda Boomer panikle konuşmuştu:

Boomer: Bubbles! Önce kabuğunu soymalısın

diyerek elimden muzu almıştı. Ağızımda koca bir parça varken Butch, Blank ve Brick gülmeye başlamışlardı.

Yinede ağızımda ki muzu kabuğuyla beraber çiğneyerek yemiştim. Tadı biraz tuhaf olsa bile yumuşak ve tatlıydı. Sevmiştim.

Altın Deniz Kızları (PPGXRRB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin