"Kimliklerinizi görebilir miyim?"
Jeongin beyaz renkli cüzdanından kimlik kartını çıkarıp görevliye uzattı, orta yaşlardaki adam gözlerini bir süre siyah saçlıda gezdirip kimliğini geri uzattı. Felix'inkine de aynı şekilde baktıktan sonra ikini orta hızlı adımlarla içeri girdiler. Jeongin yüksek sesli müziğe de, kalabalık ortamlara da alışkın değildi. Ancak eğer burada birkaç saat takılmak Hyunjin ile arasını düzeltecekse dayanabilirdi. Bu yüzden gelmişti zaten. Gözlerini masalarda gezdirdi. Burası her zaman bu kadar kalabalık mıydı? Yoksa bugüne özel miydi? Sanki herkes Jeongin'in geleceğini hissetmiş ve onun rahatsız olması için bara toplanmıştı. Duvarların üstüne üstüne geldiğini hissetti siyahlı.
"Bak, bizimkiler şurda, hadi gel."
Hyunjin siyahlının koluna girmiş, onunla beraber 6 gencin konuşup gülüştüğü masaya ilerliyordu. Yutkundu sertçe. "İyi olacak" dedi içinden. İyi olacaktı. Belki Hyunjin'in arkadaşlarıyla da anlaşırdı, hatta belki onu aralarına alırlardı. Yapayalnız biri olmazdı artık.
"Hoşgeldin Jeongin, ne alırsın?"
Ona gülümseyerek bakan Felix'in tam karşısına oturdu selam verip. Alkol konusunda fazla bilgili biri değildi, hatta gelmeden önce birçok içkiyi araştırmıştı hangisini içebileceğini bilmediğinden.
"Ben beyaz şarap alabilir miyim?"
"Tamamdır, başka bir şey isteyen var mı?"
Herkes siparişlerini Hyunjin'e vermişti, o da içecekleri almak üzere ayrılmıştı yanlarından. O gider gitmez herkesin gözü Jeongin'in üzerinde gezinmeye başlamıştı. Dudaklarını birbirine bastırdı. Onlar da mı dudaklarına laf edecekti? Hayır, bu istediği son şeydi. Düşünceleri onu sıkıştırırken omzunda bir el hissetti.
"Fazla gerginsin, endişelenme, burada bizimle olduğun için mutluyuz, seni tanımak istiyoruz sadece."
Yanında oturan çocuğa baktı birkaç saniye. Kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Onu daha önce okulda da görmemişti. Genç adam ise anlamış gibi cevap verdi sorusuna.
"Chris ben, Chan da diyebilirsin. Okuldan geçen sene mezun oldum, memnun oldum tanıştığımıza."
Ona uzatılan eli sıktı nazikçe.
"Memnun oldum hyung, Jeongin ben de."
Diğerleriyle de tek tek resmi olarak tanıştı siyahlı. Ona karşı çok nazik davranıyorlardı. Hiçbir şey hayal ettiği kadar kötü geçmiyordu. Özellikle Chan ve Felix çok ilgileniyorlard onunla. Çok geçmeden Hyunjin de gelmişti içkilerle. Herkese içkilerini dağıttıktan sonra kalan son boş yere, Jeongin'in diğer yanına oturdu. Jeongin bu ortamda olmaktan mutluydu. Yeni yeni tanumaya başladığı bu 6 çocuğu çok sevmişti. Üstelik Hyunjin de ona çok iyi davranıyordu. Kolunu omzuna atmış, eskisi gibi davranıyordu ona. Yakın, samimi, sevgi dolu.
"Şey, lavabo ne tarafta acaba?"
"Gel ben götüreyim seni."
Başıyla onayladı Jeongin sarılıyı. Hem ona teşekkür etmek için de güzel bir fırsat olacaktı. Başı dönüyordu hafiften. Hyunjin de bunu fark etmiş gibi koluna girmişti, ağır adımlarla ilerliyorlardı.
"Hyung, teşekkür ederim. Beni davet ettiğin için."
"Rica ederim Jeongin."
Lavabonun kapısına kadar gelmişlerdi. Hyunjin durdu bir anda. Jeongin sarılının gözlerine baktı. Gözlerinde ne olduğunu anlamadığı bir ifade vardı. Pişmanlık? Başka bir şey?
"Jeongin, özür dilerim.. Ben, çok özür dilerim.."
Kollarını Jeongin'in bedenine sardı sıkı sıkı. Omzunda nemlilik hissetti siyahlı. Kollarını ona sardı, elini saçlarına daldırdı.
"Affettim seni, lütfen üzülme artık."
Başını kaldırdı sarılı. Gözlerine baktı uzun uzun, sonra gözleri dudaklarına kaydı. Jeongin'in pembemsi, dolgun dudakları öylesine lezzetli gelmişti ki gözüne. Alkolün etkisinden miydi, yoksa Jeongin'e olan hislerini mi yeni fark ediyordu bilmiyordu Hyunjin. Ama bulabildiği tek çözüm dudaklarını siyahlınınkilere bastırmaktı.
Sonraki bölüm olacaklar için şimdiden özür dilerim :'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cherry Bomb Lipstick -Hyunin-
FanfictionJeongin'in dudak nemlendiricisi Hyunjin'in ondan nefret etme sebebiydi.