1 hafta sonra
Kafayı yemediğim için şükrettiğim bir haftanın sonunda nihayet dışarı çıkmaya karar vermiştim. Rahat bişeyler giydikten sonra üzerime hırkamı da alıp odadan çıktım ve doğru sahil yolunu aldım
Yol üstünde bir yerden kahvemi alarak sahile gittim. Soğuk kahvemden bir yudum alarak ilerledim ve kendime göre sessiz ve sakin bir yer bulup oturdum
1 haftadır zihnimi kurcalayan düşünceler yeniden gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Ben onlardan kurtulmaya çalıştıkça, onlar inadına beni buluyorlardı
Gözüm denizde bir noktaya dalıp gittiği anda yanımda bir hareketlilik hissettim. Hemen sonra yanıma birininde oturmasıyla kafamı çevirip yan tarafıma baktığımda ilk başta hayal gördüğümü falan düşünmüştüm ama hayal değildi. Asya gelmişti. Söz verdiği gibi gelmişti
Yanımda yer aldıktan sonra gözlerimin içine bakarak gülümsedi. O gülümseyince kalbim tekledi
" Merak etme, ben verdiğim sözü tutarım "
Gülümsedim
" Biliyorum tutarsın ama beni nasıl buldun? "
Gözlerini tekrar denize çevirdi ve aklına bişey gelmişcesine güldü
=:=
Kulaklığımı kulağımdan çıkararak denizde ki dalga seslerini dinlemeye başladım. Aslında dalga seslerini dinlemeyi pek sevmezdim. İnsana huzurlu hissettirdiği söyleniyor ama bence insanlar bu psikolojiye dayandığı için huzuru burada arıyor. Çoğu kişi buluyor da. Bende ise tam tersi oluyor. Bütün anılarımı, hayal kırıklıklarımı, mutsuzluğumu, öfkemi, hayatımın en zor zamanı olan şu iki seneyi sanki huzurlu hissettirdiği iddia edilen dalga sesi bana hatırlatıyor. Bu yüzden genelde şarkımı dinleyip denizi seyretmeyi tercih ediyorum
Gözüm her yerde İskender'i arıyordu. Burda olduğunu biliyordum. İki yıldır her canı sıkkın olduğunda kendini sahile atıyordu. Bende uzaklardan bir yerden hep onu izliyordum. O beni görmüyordu, varlığımı hissetmiyordu ama ben hep onun yanındaydım. Şimdi de canı sıkkındı ve kendini yine buraya atmıştı. Kayalıkların üzerine oturup denizi izleyen İskender'i görmemle buna emin de olmuştum
Sessizce gittim yanına. Heyecandan dizlerimin bağı çözülmüştü ve eğer biraz daha ayakta durursam yere yığılabilirdim
Bugün bişeylerin açığa çıkma günüydü
Usulca gidip yanına oturdum. Beni farkettiği an gözlerinde ki parıltıyı görmüştüm. Gözlerinin içine bakıp istemsizce gülümsedim
" Merak etme, ben verdiğim sözü tutarım "
Gülümseyerek konuştu
" Biliyorum tutarsın ama beni nasıl buldun? "
Gözlerimi denize çevirdim ve aklıma gelen şey ile tekrar güldüm. Ben onun her anında yanındaydım zaten. Hem kalpleri bir olan iki insan için mesafelerin bir önemi yoktu ki...
Gülümsemem yavaşça solup yerini buruk bir gülümsemeye bıraktı. İskender'de kafasını çevirip denize bakmaya başlamıştı
Denize dalınca gözüm hemen farklı bir anı canlandı zihnimde. İskender'in sancağa bişey olmasın diye deniz fobisi olmasına rağmen suya atlaması, bizim onun ardından çaresiz bekleyişimiz, yüreğimde ki korku ama aynı zamanda onun başaracağına dair olan inancım yeşerdi bir anda. İnanıp da başaramayağı bişey yoktu. Onun da bir zaafı vardı ve onun için ölümü bile göze alıp korkusunu yenmeyi başarmıştı. Cesurdu, gördüğüm en cesur insandı. Belki bende onun kadar cesur olabilseydim, korkak gibi kaçmayı değil de onunla konuşup yüzleşmeyi tercih edebilirdim. Ama başaramadım. Hiç bir şeyi başaramadığım gibi bunu da başaramadım. Tıpkı şuan dalga sesiyle birlikte gelen ağlama isteğini bastırmayı başaramadığım gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgemdeki Ajan
Ficção Adolescente" Seni seviyorum Asya, seni çok seviyorum. Aklım başımdayken de seviyorum, deliler gibiyken de seviyorum. Seninle zamana meydan okuyacak kadar, zamanın içinde kaybolup gitmek isteyecek kadar, yanındayken zaman kavramını unutmak isteyecek kadar çok s...