"8. Bölüm : İhanet"
Yatağımda sağa sola döndüm fakat bu uyuyabilmem için hiçbir yardım olmadı. Olumsuz düşünceleri silip atamıyordum zihnimden. Kış olmasına rağmen odadaki kalorifer çok ısınmıştı ve ben deli gibi terliyordum. Üzerimdeki kazağı çıkarıp attım ve üstüme atlet giyindim. Yatağımdan çıkıp mutfağa indiğimde litre litre su içtim. Işığı yakıp masaya oturdum ve saçlarımı arkaya attım.
Üç gün geçmişti.
Melek abla öleli üç gün olmuştu ve ben bu üç gün içerisinde herkesle ilişkimi kesip sadece yalnız kalmıştım. Bora ile aram yine soğuktu, o da odasından çıkmıyordu ve patronum eve bile gelmiyordu. Herkes kendi halindeydi...
Ve Karan... O dün taburcu olmuştu ve odasından çıkmamıştı. Onunla konuşmak istesem bile yapamıyordum, beni geri çeken bir şeyler vardı. Neyse ki Bora ara sıra odasına giriyordu ve böylelikle Karan'ın yaşadığından emin oluyordum.
Yarın Melek ablanın cenazesi vardı. Ve nasıl hissedeceğimi ya da ne hissedeceğimi bilmiyordum. Evde ölüm sessizliği vardı, hiç kimse konuşmuyordu veya odadan çıkan biri de yoktu.
Saate baktığımda sabah altıydı. Bora okula hazırlanacaktı, yani Karan ile evde yalnız kalacaktım. Yanına gitse miydim?
Bora mutfağa girdiğinde uykulu gözleriyle karşılaştım. "Neden uyanıksın?" diye sordu beni inceledikten sonra.
"Uyku tutmuyor." diye cevap verdim çatallı çıkan ses tonumla. "Okula gidebilecek misin? Kafan kaldırır mı? İstiyorsan kalabilirsin, biliyorsun değil mi?"
"Daha fazla burada kalırsam gerçekten kafayı yiyeceğim." dediğinde yutkundum. "Umarım değişiklik daha iyi gelir..."
Başımı olumlu anlamda salladım. "Tamam. Şey..."
Kaşlarını çattı ve gerisini getirmemi bekledi.
"Karan nasıl?" diye sorduğumda Bora gözlerini kaçırdı ve sandalye çekip karşıma oturdu. Derin bir nefes verdi ve masaya bakarak dalıp gitti.
"Bir çocuk annesini kaybettiğinde nasıl olursa öyle... Yüzüme bakmıyor, yatağından çıkmıyor, yemek yemiyor, kıpırdamıyor... Nefes alıyor mu ondan bile emin değilim?"
İçime sıkıntı çökerken başımı salladım. "Bunun da üstesinden gelecek. Yani, umarım..."
"Sence canına kıyar mı?"
"Evet." dedim. Kedisi öldüğünde intihara kalkışmıştı Karan. Üstüne bir de annesi ölmüştü, artık tamamen gitmek isteyecekti, hiçbir şekilde tereddüt etmeden. "Ama bunu engellemek için elimden geleni yapacağım."
"Sen de odaya git, burada olduğumuzu duyarsa hiç aşağı inmez. Ama yine de durumunu kontrol et, ona bir şey olsun istemiyorum."
"Merak etme sen..."
"Okuldan sonra eve gelmem belki..." dediğinde gözlerimi kısarak onu analiz ettim. "Burcu'ya gideceğim. Kafamı dağıtmak istiyorum, belki orada kalırım. Haberin olsun."
Burcu... Sinirlendim fakat belli etmemeye özen gösterdim. "Haberim mi olsun? Bora, sen daha on altı yaşındasın. Benden izin almak zorundasın..."
Öfke dolu gözlerini tekrar üstüme diktiğinde gözyaşlarını fark ettim. "Barıştığımızı hatırlamıyorum abla! Beni kontrol etmekten vazgeç, sadece kendime iyi geleni yapmaya çalışıyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz (+18)
RomanceFırtına gibi bir kadın. Rüzgar gibi bir adam. Kadın, cinayet kadar gürültülü. Adam, ölüm kadar sessiz. Peki fırtına gibi esen gözünü intikam bürümüş o nefret dolu kadın, adamın acılı sessiz rüzgarında huzur bulursa, neler olabilir? --- ‼️Ağırlıkla c...