Selamlar!
Eski okurlarım, eğer buradaysanız, kendinizi belli edin! Bazılarınızı görüyorum fakat yorum yapmıyorsunuz, üzülüyorum ama... Tekrar eskisi gibi yorumlarda buluşalım ve eğlenelim!
Lütfen yıldızın içini doldurun ve satırların arasını boş bırakmayın.❤️"3. Bölüm : Geçmiş"
Kirpiklerim birbirine karıştığı için gözlerimi aralamakta güç çektim fakat başarmıştım ve etrafıma baktığımda kendi odamda olduğumu fark ettim. Başımdaki ağrı kafama oldukça baskı uygularken sertçe yutkundum ve bayılmadan önceki sahneleri düşündüm.
Karan!
Sinirimden dolayı onu neredeyse ağlattığımı düşününce gözlerimi sertçe yumdum. Koridorda bayılmıştım ve beni buraya taşıyan kişi büyük ihtimalle yine Karan'dı.
Lanet olsun, gerçekten babam gibiydim...
Sinirimi suçsuz insanlardan çıkarıyordum. Kötülüğe yol veriyordum, dinlemiyordum, umursamıyordum ve en kötüsü bir şey hissetmiyordum. Babamdan nefret ederken gittikçe ona dönüşüyordum.
Ayağa kalktığımda kasıklarımdaki ağrı hala duruyordu ve dünki sahneler aklımdan çıkmamıştı. Odamdan çıkıp koridordaki banyoya girdiğimde yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçalamaya başladım. Çok halsizdim.
Aşağı indiğimde kahvaltının hazırlandığını gördüm. Bora koltukta oturuyor ve elindeki kağıtlara bakarak belli ki ders çalışıyordu. Patronum burada değildi. "Bora?"
"Günaydın güzellik!" Yanına oturup elindeki kağıtlara baktım. Çok güzel bir el yazısıyla yazılmış matematik formüllerine ve açıklamalarına baktım. "Ah, Karan abinin verdiği notlarla çalışıyorum ve gerçekten çok yardımcı oldular. Nasıl teşekkür edeceğim ben ona..."
"İyi bari, seninle iyi anlaşması güzel. Bizim yıldızlarımız pek barışmıyor onunla." dedim ve kendimi koltuğa attım. "Hoşlanmıyorum ondan."
"O da senden hoşlanmıyor."
"Çok umrumda sanki?" diyerek omuz silktim. İçimden gelen sevgi beni şaşırttı ama birden kafamı Bora'nın dizinde buldum. Eliyle saçlarımı okşamaya başladığında içimdeki küçük kız sevindi. "Seni sevsin yeter. Beni boşver!"
"Çok gıcıksın ama çok tatlısın, insan kızamıyor resmen!" dedi Bora ve burnumu sıktı. Gülmeye başlarken beni birden gıdıklamaya başladı, savaşmaya başladık ve odada yankılanan kahkahalarımız duyuldu.
Gülüşüp dövüşmeye devam ederken kardeşimi ne kadar sevdiğimi bir kez daha fark ediyor gibiydim. Yeri geldiğinde onunla çocuk olabiliyordum, güzel bir çocukluğum olmamıştı, hiç öyle bir şansım da olmamıştı.
"Günaydın Algazın kardeşleri!" Patronumun sesi salonda yankılanırken Bora ile birbirimizden ayrıldık ve gelen kişiye baktık. Patronum ve oğlu Karan yan yana durmuş bize bakıyorlardı. "Masaya geçelim?"
"Olur, çok acıkmıştım zaten!" dedim ve üzerime çeki düzen verdim. Gözlerim konuşamayan çocuk ile birleştiğinde bize olan bakışları çok başkaydı. Sanki kıskanmış gibiydi, hüzünlü gibiydi.
Hepimiz masaya oturduğumuzda karşımda oturan patronumla oğlunu süzdüm. Birbirine çok benzemiyorlardı, patronum esmerdi. Gözleri, saçları ve teni esmerdi. Fakat oğlunun teni biraz açıktı, gözleri yeşildi ve saçları açık bir kahverengiydi.
Önümdeki patates kızartmasını yavaş yavaş yerken Bora'nın çekingen olduğunu fark ettim. Alttan ayağına vurup bana bakmasını sağladığımda gülümsedim. Bu gülümsemem onu teselli etmek içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz (+18)
RomanceFırtına gibi bir kadın. Rüzgar gibi bir adam. Kadın, cinayet kadar gürültülü. Adam, ölüm kadar sessiz. Peki fırtına gibi esen gözünü intikam bürümüş o nefret dolu kadın, adamın acılı sessiz rüzgarında huzur bulursa, neler olabilir? --- ‼️Ağırlıkla c...