lavanta ciceklerim hasta oldugum icin bolumler gec gelebilir ozr dlrm 😭
...
Felix sabah uyandığında kendini bambaşka bir yerde bulmuştu, bu onu oldukça tedirgin etmişti. Hemen yataktan kalktı, her yeri ağrıyordu. Odaya Chan'ın girmesiyle biraz rahatlamıştı.
"Nasılsın Felix?"
"İyiyim Chan Hyung, neden buradayım?"
"Uçurumun orada bayılmıştın, yanında ateş ülkesinden biri vardı. Her yerin yanmıştı, ne işin vardı orada?"
Felix yavaş yavaş son olanları hatırlıyordu.
"En son.. ateş ülkesinden iki kişi beni bayıltıp bir yere götürdüler, orada her yerimi yaktılar Hyung. Ama başımda gördüğün kırmızı saçlı kişi onlardan biri değildi, biz onunla arkadaşız."
"Ateş ülkesinden biriyle arkadaş olmak ne kadar doğru Felix? Sana zarar vermeyeceği ne malum?"
"O bana kıyamaz, beni seviyor."
"Peki, sen nasıl diyorsan."
Felix yerinden kalkmaya çalıştı fakat her yeri çok acıyordu.
"Biraz dinlenmen gerekiyor Felix, bu hâlde bir yere gidemezsin."
"Olmaz Hyung, Hyunjin beni çok merak etmiştir!"
"Adı Hyunjin mi?"
"Evet, tanıyor musun?"
Chan içinden 'Bu çok yanlış.' diye geçirdi. O da biliyordu Hyunjin'in Kral'ın oğlu olduğunu.
"Hyung?"
"Ben herkesi tanırım Felix, önemi yok."
Felix Chan'a şüpheci bir bakış attı, Chan gerçekten herkesi tanırdı ama Hyunjin'e bu kadar şaşırmasına anlam verememişti.
"Hyung..."
"Acıktın, değil mi?"
Felix utanarak başını salladı, Hyung'unun bu huyunu çok seviyordu, daha bir şey demeden anlıyordu onun ne isteyeceğini.
"Getireceğim, buradan ayrılma."
Felix tekrar başını salladı, Chan odadan çıktı. Felix hemen telefonunu eline aldı fakat hatırladığı şeyle duraksadı, henüz hâlâ telefonları birbirinde yoktu. Uçuruma gidince telefon numarasını istemeyi tembihledi kendi kendine.
Chan bir süre sonra odaya tepsiyle girdi, kokusu etrafa yayıldıkça Felix'in karnı gurulduyordu.
"Belli ki acıkmışsın ufaklık, sana en sevdiğin yemekleri yaptım."
Chan elindeki tepsiyi sehpanın üzerine bıraktı ve gözleriyle Felix'i süzdü, Felix şaşkın şaşkın bir tepsiye, bir de Chan'a bakıyordu.
"Hyung... Sen bir tanesin!"
Chan sıcacık, iç ısıtan bir şekilde gülümsedi ve Felix'in yanına oturdu. Elini Felix'in saçlarına attı.
"Sen de öyle ufaklık, sen de öyle."
Felix eline chopsticklerini alarak yemeye başladı yemeğini, bir yandan da Chan'a bakıyordu, Chan sanki onun gözlerinin içine bakıyor gibiydi, bir abi şefkatiyle izliyordu onu. Bu Felix'in çok hoşuna gitmişti, onun en güvendiği kişilerden biri Chan'dı. Felix'e her zaman gerçek kardeşi gibi davranır, onu hep korurdu.
"İncinmene izin vermeyeceğim Felix."
Chan bunu sessizce söylemişti, Felix'in duyamayacağı bir tonda. Gerçekten Felix'e zarar gelmesinden korkuyordu, çünkü Felix saftı, kolay kanardı, kolay incinir, kolay üzülürdü. Narindi Felix, diğerleri gibi sinsi değildi, pamuk gibi bir kalbi vardı, bunu en iyi Chan bilirdi, bu yüzdendi endişesi.
Felix yemeğini bitirip elini yıkamaya gittiğinde Chan tepsiyi kaldırmıştı. Felix geri dönüp eşyalarını aldı, artık eve gitmesi gerekiyordu, zaten pek uzak değildi. Chan'ın yanına gitti son kez, sıkıca sarıldı.
"Bana baktığın için teşekkür ederim Hyung, iyi ki varsın!"
"Rica ederim Lix, sana ben bakmayacağım da kim bakacak! Yine gel, tamam mı? Seni merak ediyorum."
"Tabii ki Hyung, emin olabilirsin!"
Biraz daha konuştuktan sonra Felix oradan ayrıldı. Eve gitti, duş aldı, sarı, parlak saçlarını güzelce kuruttu ve yüzüne renkli bir maske yaptı. Yaralarına güzelce pansuman yaptıktan sonra temiz bir bezle kapattı ve telefonunu eline alıp gezmeye başladı. Canı sıkıldığından bir fotoğraf çekti.
Bir süre fotoğrafa baktı ve gülümsedi, aptal görünüyordu.
Sosyal medyada biraz daha vakit geçirdikten sonra canının sıkıldığını fark edip bu sefer de browni yapmaya karar verdi. Bir süre bunun için çok yorgun olduğunu düşünse de can sıkıntısı onu yapmaya sürüklemişti.
Mutfağa geldi ve her zaman yaptığı gibi malzemeleri çıkardı, güzel ve nefis bir browni yaptı...
_
Ertesi gün her yeri ağrıyordu, hem yanıklardan, hem de dün yorgunlukla yaptığı browniden dolayıydı. Yine de önemsemedi, heyecanla üstünü giyindi, bugün Hyunjin'i görmek için sabırsızlanıyordu. Hemen yanına çantasını aldı, içine her zamanki gibi kitabını, kilidini, diğer günlerden farklı olarak browni kabını koydu ve fermuarını kapattı. Saçlarına baktı, dün ıslak saçlarla yattığı için saçlarında sevimli görünen bir dağınıklık olmuştu. Hemen saçını taradı ve düzeltmeye çalıştı. Saçının son hâli hafif kıvırcık olmuştu, çok tatlı görünüyordu.
Üstündeki beyazlı mavili sweatini düzeltti ve ayakkabısını giydi heyecanla. Evden çıkarken resmen havalara uçacak gibiydi.
Uçuruma geldiğinde Hyunjin henüz gelmemişti, onu bekledi, bekledi ve bekledi...
Gelen kimse olmadı.
...
pis hyun insan bi gelir merak eder ayip
keske benim de abim olsa (chan gibi)
FELIX COK TATLI DEGIL MI
yazarinizdan bugunluk bu kadar sonraki bolum cikmaz ayin son crsmbasi optum baybay 💗💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kilidi
FanfictionANGST! Tamamlandı. Ateş ve Su ülkesinin iki varisi olan Hyunjin ve Felix, ülkelerinin birleştiği uçurumda, bir şans eseri olarak tanışmış, ve birbirlerinin hayatı olmuşlardı. Onları bağlayan güçlü bir kilit vardı ve bu kilit kırıldığı vakit, birinin...