32.

285 42 114
                                    

cok gerginim, iyi okumalar!

...

Felix sabah uyandığında kendini huzursuz hissediyordu. Derin bir nefes alıp yataktan kalktı ve yüzünü yıkamaya gitti. Çıktığında salondan sesler geldiğini duydu. Chan uyanmış, kahvaltı hazırlıyordu, fakat gergin görünüyordu, Felix anlam veremeden Chan'a yaklaştı.

"Hyung, iyi misin?"

Chan bir şey söylemedi, fakat iyi görünmediği aşikârdı. Kahvaltılıkların hepsini masaya koyduktan sonra oturup Felix'e de oturması için işaret etti. Felix masaya oturdu, kimse konuşmuyordu, ikisi de bekliyordu öylece. Nihayet Chan söze girdi.

"Dün gece yaklaşık 13 kişi öldürülmüş, sessizce, aniden."

Felix kanı donmuşcasına olduğu yerde kaldı. Bu resmen katliamdı.

"Ne..."

"Hiçkimse ses dâhi duymamış, tüm kurbanlar sessizce, ortada bir delil bırakılmadan öldürülmüş."

"Hyung... Bu çok.. canice..."

"Biliyorum tatlım, biliyorum..."

"Hyung, ne yapacağız? Ya sıra bize de gelirse..."

"Gelmeyecek, seni koruyacağım."

"Hyung, korkuyorum."

Chan yerinden kalkıp Felix'e yaklaştı. Sıkıca sarıldı, bir daha hiç göremeyecekmiş gibi. Felix'in gözyaşları boynuna doğru yol alırken Chan ağlamamak için zor tutuyordu kendini.

İlerleyen saatlerde Felix telefonunu aldı, yaşananlardan dolayı hâlâ gergindi ve ciddi anlamda çok korkuyordu. Hyunjin'i aradı sessizce. Telefonun açılma sesi geldiği gibi fısıltıyla konuşmaya başladı Felix.

"Hyunjin..."

"Bebeğim?"

"Dün... Dün gece 13 kişi öldürülmüş..."

"Ne!"

"Dışarı çıkmaya çok korkuyorum, beni gelip alır mısın..?"

"Alırım tabii ki sevgilim, bekle orada."

Felix derin bir oh çekip telefonu kapattı, üstüne pek de özenli olmayan, Chan'ın evinde bulundurduğu kıyafetlerinden birini giymişti. Altındaki geniş paça lacivert pantolonuyla gayet uyumlu görünüyordu.

Pencereden aşağı baktığında Hyunjin'in geldiğini gördü. Gülümsedi ve hızla aşağı indi. Chan onu görünce durdurdu.

"Nereye gidiyorsun?"

"Hyunjin beni almaya geldi Hyung, merak etme, sonra da evime bırakır beni. Eğer eve dönmezsem anahtarlar saksının altında."

Chan gülümsedi fakat içi ürpermişti, Felix'e sıkı sıkı sarıldı.

"Bekleyeceğim Lixie, seni seviyorum. Küçük kardeşim..."

"Chan Hyung, iyi ki varsın, ben de seni seviyorum..."

Felix Chan'dan ayrılıp kapıya ilerledi, kapıyı açtı ve son kez Hyung'una baktı. Sessizce gülümsedi, kalbi ısınmıştı. Dışarı çıktı ve kapıyı ardından kapatıp derin bir nefes aldı.

Biraz ileride Hyunjin'i görünce koşa koşa yanına gitti ve boynuna atladı. Az önceki üzücü ortamın havasını biraz olsun dağıtmaya çalışıyordu. Hyunjin belinden tutup onu kendine çekince gülümsedi.

"Bebeğim, çok güzelsin yine..."

"Teşekkür ederim sevgilim!"

"Nereye gitmek istermiş benim tatlım?"

"Bilmem, nereye gidelim?"

"Uçuruma gidelim mi?"

"Gidelim, tek huzur bulduğum yer orası zaten."

Hyunjin gülümsedi ve Felix'in ellerini kendinkilere kenetledi. Felix'in minik elleri Hyunjin'inkiler arasında kaybolacak gibiydi. Zaten uçurum uzak değildi, birkaç dakika sonra oradaydılar.

Felix üstünü düzelterek oturdu, Hyunjin de onun yanına oturduğunda tek yaptıkları şey sessizce birbirlerine bakmaktı.

Hyunjin bu yüzü ezberlemek istercesine bakıyordu, her zerresi bir daha aklından silinmesin istiyordu.

Felix sadece bakıyordu, son kezmişcesine, istekle bakıyordu, korkarak, tedirgince.

"Hyunjin, kötü bir şey olacak."

"Nereden çıktı bu?"

"Hayatımda ilk defa gerçekten bunu hissediyorum, ilk defa birinin yanında bunu söylüyorum. Ama ben... Bir şey hissediyorum ve.. bu çok karanlık..."

"Bebeğim, lütfen söyle bana."

"Hyunjin, ben ilk defa birini son kez göreceğim için çok kötü hissediyorum..."

"Kimi?"

Felix sessiz kaldı.

Artık zamanının geldiğinin farkındaydı.

Minho'yu gördü Hyunjin'in arkasından, gözlerinden alev çıkan, pis pis sırıtan Minho'yu gördüğünde anlamıştı.
Bu gece her şey bitecekti.

...

Kısa olduğu için bana kızmayın, bir sonraki bölüm için de öyle...

Yavaş yavaş bitiyor ha?

Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya alalımm! Şimdilik görüşürüz! 💗

Aşk KilidiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin