22.

317 40 88
                                    

finale yaklastıkca yaklasıyoruz cok gerginim of nası yazcam ki 😭

iyi okumalar! 💗

...

"Artık elimdesiniz aptallar."

dedi ve gülümsedi Minho, her şeyi görmüştü, kayda da almıştı ayrıca. Bu Felix pususu için gayet güzel bir hamleydi.

Artık dayanamıyordu Minho, bir an önce Hyunjin'in babasının bu olanları bilmesi gerekiyordu, Hyunjin'in darbe alma vakti çoktan gelmişti.

Fotoğraf makinesinin içindeki diski alıp makineyi Changbin'e uzattı.

"Bunu iyi sakla, sakın bir şey olmasın, şimdi eve git. Benim biraz işim var, eğlenme sırası bende."

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

"Bay Hwang ile biraz eğleneceğim."

Minho ufak bir sırıtışın ardından yürümeye başladı. Changbin ise elindeki fotoğraf makinesi ile birlikte eve döndü.

Minho nihayet gelmişti, kâbuslarına ortak olan o yere, yıllardır girmeye korktuğu, önünden geçerken bile lanet okuduğu yere gelmişti. Tekrar...

İlk günkü gibi tazeydi burada açılan yaraları, şimdi ise yaralarını kapatmak için tuz basılan yere gelmişti. Ne kadar mantıklıydı bu? İnsan açılan yaraları kapatmak için, yarayı açan yere gelir miydi?

Kapıyı son derece yumuşak bir tavırla tıklattı. Korkudan bacakları titriyordu, dışarıda korku salan adamın burada bedenini başka bir güç eline almıştı sanki.

Babasını kaybettiğinde Hyunjin'in babası da yardımcı olmamıştı ona, bu yüzden bu adamı da pek sevdiği söylenemezdi. Ama sonuçta intikam intikamdı.

Kapı yavaş ve tıkırtılı bir şekilde açılınca nefesini tuttu birkaç saniyeliğine, kapıdan görünen hizmetçi ile biraz rahatladı.

"Buyrun, kime bakmıştınız?"

"Bay Hwang, evde mi?"

Kadının yüzü buruştu, tanımadığı bir kişiydi bu adam.

"Neden soruyorsunuz?"

"Konuşmam gereken bazı konular var, mümkünse konuşabilir miyiz?"

"Şu an evde değil, içeri girin lütfen."

Minho buna hazır olduğunu sanmıyordu, kâbuslarını süsleyen eve elini kolunu sallayarak girebilecek miydi?

Zorundaydı, önce bir adım attı, sonra bir adım daha, ve artık evin içindeydi.

Yutkunmaya çalıştı, boğazına bir şey takılmış gibiydi. Yavaşça salona doğru yürürken etrafına bakınıyordu sadece. Her yer ne çok değişmişti! Minho hayret içinde izliyordu, aynı zamanda gözlerinin dolmaması için sıkı bir uğraş sergiliyordu.

Nihayet salona geldiğinde öylece durdu, yutkunamadı, elleri istemsizce titremeye başladı. Birçok anısı vardı burada, hepsi taptazeydi, yeni fark etmişti bunu. Bu koltukların üstünde zıpladıkları zamanlar, salonun duvarlarına yaslanıp saklambaç oynadıkları zamanlar, birbirlerini kovaladıkları zamanların hepsi gözünün önünden birer birer geçiyordu şu an. Aynı zamanda bu çok acı veriyordu ona. Tüm bu anıların sonunda acıya katlanan tek kişi oydu çünkü.

Gözlerindeki yaşları gizleyemezdi bu sefer, hayatının en güzel zamanları gözünün önünden geçerken, nasıl dolmazdı ki gözleri?

"Beyefendi, iyi misiniz?"

Minho hızla yanında duran kadına döndü ve sinirli gözlerle baktı, aynı zamanda burnunu çekti ve başını yukarı kaldırdı, ağladığını kimsenin görmesini istemiyordu, o eskisi kadar zayıf değildi.

"İyiyim, işine baksana sen!"

"Üzgünüm, sadece Bay Hwang'ı aradım da, kendisi yolda. Onu haber verecektim."

"Tamam."

Kadın ufak adımlarla geri dönünce Minho da orada bulunan koltuklardan birine oturmuştu. Bu koltukların hepsinde daha reşit bir çocuk değilken bile oturmuş olması ona mutluluk veriyordu. Derin bir iç çekti ve arkasına yaslandı. Kafasını arkadaki pencereye vurmasıyla içinden bir küfür savurdu.

'Minho, sana bir daha arkana yaslanma, kafanı vurursun demiştim! Bak, kafan kanıyor. Çabuk gel de babama söyleyelim!'

Minho'nun aklında bu cümleler çınladı, bunları Hyunjin söylemişti ona, arkadaki pencereye her zaman kafasını vurduğu için kızardı Hyunjin ona. O ise Hyunjin'in ilgisini çekebilmek için hep vururdu kafasını, bazen bilerek, bazen yanlışlıkla.

Fakat artık genç bir adam olmuştu, kimse için kafasını bir yerlere vuramazdı.

"Bay Hwang geliyor."

Minho'nun duyduğu kelime tüm korkunun bedeninde yayılmasına sebep oldu, hemen ayağa kalktı. Tüyleri diken diken olmuştu, her ne kadar herşeyin geçtiğini düşünse de, bu adamdan gerçekten korkuyordu.

Uzun boylu, hafif tombul adam karşısındaydı şimdi, ne yapacağını bilemez hâlde duruyordu yerinde. Hyunjin'in babası hafiften gülümsedi.

"Lee Minho?"

Minho yavaşça ve tedirginlik içinde başını salladı.

"Aman Tanrım, kocaman olmuşsun! Bu ne büyük sürpriz!"

Bay Hwang hemen Minho'nun yanına gelip ona sarıldı. Minho vücudunun titreyişini durdurmaya çalışıyordu, yıllardır onu önemsemeyen adam şimdi onu görünce mutlu olmuş gibi yapıyordu, acınası.

.

"Hangi rüzgâr attı seni buralara?"

Minho sırıttı, artık içinden ne geliyorsa söylemek, tüm kanıtları ortaya koymak ve siktir olup gitmek istiyordu bu karmaşanın içinden. Kendine ait olmayan bir ilişki bile yormuştu onu. Adam ondan cevap beklercesine yüzüne bakıyordu. Minho elindeki belleği havaya kaldırdı ve güldü.

"Bugün çok şey öğreneceksiniz Bay Hwang."

...

minhonun oc oldugunu dusunenler 👍🏻

aww cok heyecanlandım hemen gideyim de diğer bölümü yazayım!

Bölümü nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi buraya alabiliriz!

simdilik gorusuruzz! 💗

Aşk KilidiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin