11.

483 61 243
                                    

Uğurlu sayınızı 11 yapmaya hazır mısınız! Çok güzel bir bölümü okumaya başlıyorsunuz da çünkü! İyi okumalar, iyi mutluluktan zırlamalar 🥳💗

...


Felix akşama kadar orada bekledi, yapayalnız. Akşama doğru yağmurun başladığını hissetti, başta üstüne doğru biraz biraz damlıyor olsa da sonradan şiddetlendi. Felix o soğuk damlaların altında gözyaşlarının yağmura karışmasına izin verdi. Elindeki çantaya sıkı sıkı sarıldı ve hıçkırıklarının uçurumu inletmesini dinledi.

Nihayet ağlamasını durdurabildiğinde artık eve gitmesi gerektiğinin farkındaydı, yarın kesinlikle hasta olacaktı, bundan emindi. Yüzüne dökülen yaşların hâlâ kurumamasının sebebi olan yağmur şiddetli yağmaya devam ediyordu. Felix elindeki çantayı gelişigüzel tuttu ve diğer eliyle yerden destek alarak ayağa kalktı. Arkasını döndü.

Tam gidecekken o sesi duydu.

"Özür dilerim Felix, beklettim, değil mi?"

Felix olduğu yerde çivilenmiş gibiydi, ne arkasını dönüp bakabiliyordu, ne de yürüyüp gidebiliyordu.

Az sonra ise şaşkınlığının yerini sinir almıştı. Hyunjin'e hızla döndü ve parmağını salladı.

"Sen... Sen ne kadar.. kötü birisin! Sabahtan beri seni beklediğimi biliyordun ve ben sırılsıklam olup eve gitmeye karar verince mi geldin! Neden yapıyorsun ki bunu bana? Umut verip sonra bir anda yok oluyorsun ortadan, sen de sıkılmadın mı, Tanrı aşkına! Çünkü ben sıkıldım Hyunjin, ben arada eline alıp hevesini aldıktan sonra bıraktığın o oyuncaklara benzemem! Ben oyuncak değilim tamam mı? Oynayabileceğin biri de değilim. Eğer buna devam edeceksen yeter artık, seninle hiçbir iletişim kurmak istemiyorum!"

Hyunjin Felix'i ciddi anlamda ilk defa böyle görüyordu, dili tutulmuştu resmen. Bir insanı böylesine çirkefleştirecek kadar kötü biri miydi gerçekten? Bunları Felix'ten duymak ona ayrı bir acı veriyordu fakat belki de Felix haklıydı.

Felix Hyunjin'e biraz daha yaklaştı, gittikçe yaklaşıyordu ve hâlâ da durmamıştı bağırışları.

"Hyunjin, yeter artık, gerçekten böyle yapacaksan, artık ben yokum."

Hyunjin o an kalbinde bir acı hissetti, bıçak gibiydi, saplandıkça saplanıyordu sanki. Bu şey gibiydi, kaybetme korkusu. Bu hissi sadece bir kere yaşamıştı, annesinde. O günden sonra ilk kez yaşıyordu bu duyguyu, nefesi kesilmişti. Felix onun için annesi kadar değerliydi o hâlde, ve o annesini canını verecek kadar çok severdi. Bedeni baştan aşağı titredi.

Felix konuşmasını bitirdiğinde ağlamaya başlamıştı yeniden, başını eğmiş ve sessizce akıtıyordu gözyaşlarını.

Hyunjin kendine gelince Felix'e baktı, onun da yanaklarından birkaç damla yaş süzüldü.

Duygusuz diye dalga geçilen kişi şu an sevdiği çocuğun karşısında ağlıyordu.

"Felix..."

Felix yerde olan başını kaldırıp Hyunjin'e baktı dolu gözlerle.

"Önemi yok Hyunjin..."

Felix son kez Hyunjin'in gözlerinin içine baktı ve arkasını döndü.

Hyunjin ise artık buna bir son verecekti.

Felix'in önüne geçti.

Felix'e yaklaştı ve dudaklarını birden Felix'in dudaklarıyla birleştirdi, bunu büyük bir korkuyla yapmıştı ama canı hiç yanmıyordu. Aksine, bu güzel duygu da neydi böyle, içini kıpır kıpır eden?

Felix'te ondan farklı değildi, şaşkınlıkla heyecan arasında kalmıştı. İçine yayılan bu sıcak duygu ona yaşama isteği vermişti. Bu an hiç bitmesin istedi, Hyunjin'e baktı, gözlerini kapattı ve kendini duygulu öpücüğün akışına bıraktı.

İkisi de gözlerini kapatmıştı şimdi, nefes alamadan öpüşüyorlardı yağmurun altında, aşıklardı, ikisi de biliyordu bunu. Hyunjin Felix'in belini tuttu ve kendine iyice çekti, Felix'te ellerini Hyunjin'in saçında gezdirdi.

Artık birbirlerine dokunuyorlardı.

Nefessiz kaldığından dolayı ilk ayrılan Felix oldu, hiç bitmesini istememişti hâlbuki, ama yapmak zorunda kalmıştı. Şimdi ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu. İstiyordu ama korkuyordu.

Hyunjin ise ayrıldıktan sonra kendi yaptığına bile şok içinde kalmıştı, bunu yapabildiği, sevdiği çocuğu öpebildiği için kendiyle gurur duyuyordu.

"Hyunjin..."

"Hm..?"

"Beni gerçekten seviyor musun..?"

"Seni seviyorum Lee Felix..."

Felix derin bir nefes aldı, tir tir titriyordu, bir gün bunu Hyunjin için kullanacağı hiç aklına gelmezdi.

Elini çantasına attı ve aylardır taşıdığı, bir gün gerçek aşkı bulduğunda kullanacağını söylediği o kilidi çıkardı. Gözleri yine dolmuştu, Hyunjin ise şaşkınlık içindeydi, bu gerçekten o muydu?

"Hyunjin-ah, bu aşk kilidi. İmkansız aşkları her şeye rağmen birbirine bağlamak için kullanılır. Sana bunu vermek istiyorum, eğer benimle olmak istiyorsan bunu kabul et.

İmkansız değil sonsuz olalım Hyunjin."

Hyunjin öylece kilide bakıyordu, ne yapacağını bilmiyordu, kabul etmek istiyordu ama o da korkuyordu.

Elini kilide uzattı her şeye rağmen.

"Seninle sonsuz olmaya varım Felix."

Kilidi aldı ve öptü, kilidin üstünde birden 'Hyunlix.' yazdı, bu çok özeldi.

Hyunjin elini Felix'e uzattı, Felix tedirginlikle uzatılan eli tuttu.

Hiç acı yoktu, artık özgürlerdi. Birbirlerine dokunabilirlerdi.
Hayatı yaşayabilirlerdi.

Tabii hayat o kadar kolay olsaydı...

...

Eveettt ilk olarak 🥳🥳🥳🥳

Nasıl buldunuz bölümü, ben ayıla bayıla yazdım, ve bu bölümü sizin için otobüste okula giderken yazıyorum! Yazariniz sizi seviyor yaniiii!

Ayy çok güzel bir bölüm oldu, resmen ağlayacağım! Duygularınızı buraya alalım!

Hepinizi öpüyorum! Sonraki bölümde görüşürüzz! 💗💗🌟🌟

Aşk KilidiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin