Bölüm 4
O geceyi Denis'in yanında geçirdim. Diğer ikisi inşaata gitmişlerdi. Denis'in adına burada kalmalarını isteyecektim ama sanırım biraz fazla olurdu. Ayrıca Denis de bu olaya sıcak bakmazdı ve onların gözünde farklı karşılanırdık. O yüzden inşaata gitmelerine ses çıkarmadım.
Sabah olduğunda, Denis yanımdan kalkıp sobayı yakmak için dışardaki depodan odun almaya gitti. Poşetle geri döndüğünde neredeyse dişlerim birbirine vuracaktı. Denis, odunları çıkartıp sobaya koydu ve birkaç dakika sonra ortam yavaş yavaş ısınmaya başladı.
"Gidip ikimize sandviç yapacağım," diyerek küçük mutfağa ilerledi.
Düşünceli bir şekilde, "Sence ben anne sütü emdim mi?" diye sordum. Arkasından bana dudak sarkıttı.
"Bilmem. Ama bence annen seni emzirmeden sokağa bırakmıştır."
"Çok acımasızsın!" Ona yastık fırlattım ama elbette şaka yaptığını biliyordum. "Senin annen nerede peki?"
Mutfakta ses kesildi. Yaptığı her neyse onu bırakmıştı. "Öldü."
Bir an ne diyeceğimi şaşırdım. "O yüzden mi annemi kıskanıyorsun?"
"Olmayan anneni?" diye sordu. "Eda, yıllar sonra bile karşına çıksa boynuna atılıp anne diyebilecek misin? Hayır."
"Bence de hayır ama en azından nedenini sorarım. Belki fakir falandır. Zorunda kalmıştır, çalışıp ona para vereceğim."
"Çok safsın. Ya da aptal." Mutfağa gidip ona yardım etmeye koyuldum. Anne muhabbeti açılınca birbirimizin kalbini kırıyorduk, o yüzden bir daha çenemi kapalı tutacaktım.
Birkaç dakikada sandviçler hazırdı. Karnımızı doyurduktan sonra Denis'in eşyaları toplamasına yardım ettim. Mâlum, dayısı gelecekti ve birkaç güne gidecekti. İster istemez üzülüyordum da ama belli etmedim. Oturup üzüldüğümü anlatsam, gelmem için daha fazla ısrar edecekti ve ben de bunu hiç istemiyordum.
Küçüklü büyüklü kolileri üst üste koyduk. Masa, kanepe dışında her şey toplanmıştı.
"Quija tahtasını niye koymadın?" Tahtayı yerden alıp dik dik baktım.
"Unuttun mu, onu bir daha kullanmayacağız. Atalım gitsin."
"Bence atmayalım."
"Aman, ilerde evlenecekmişim. Öğrenmek istediğim tek şey. Yani demek oluyor ki, evde kalmıyorum ve hayatımın geri kalanını yalnız geçirmiyorum."
Gözlerimi devirdim. "Ne mutlu. Güzel ailenle cici senelere."
Denis'in aile kurma sevdâsını anlamıyordum. Hiç öyle bir istekle dolmamıştım. Sanırım aile ortamı görmediğim için biraz yapmacık, biraz da saçma geliyordu.
Öğleden sonra Kuzey'in inşaatına gittim. O sırada çok nadir, hatta hayatımda hiç görmediğim bir şey görmüştüm. Yani bu sokakta lüks arabalar pek dolaşmazdı. Siyah bir araba inşaatın karşısına park etmişti ve sürücü koltuğundaki adam Kuzey'le bir şey konuşuyordu. Bir müddet kendimi göstermedim. Araba hareket ettiğinde Kuzey inşaata girdi. Neyse ki beni görmemişti. Arkasından ben de inşaata girdim.
"Kimdi onlar?" diye sordum Kuzey'e.
Yüzü o kadar sevinçli görünüyordu ki keyfinin bozulmasını istemediğim için soru sorduğuma pişman oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN BELASI
Teen Fiction❝Küçük bir kız çocuğuna... Onun isteği dışında dokunmayacağım. Ben şeytanım, eğer ağlarsan, yandığım ateşe odun atarsın. Beni kışkırtırsın, anladın mı beni?❞ Kolejdeki bir çocukla çarpışıp, kitaplarımı yere düşürmedim. Kitaplarımı toplamaya çalışırk...