3-❝Sigara❞

533 58 20
                                    

[Multimedia'da quija tahtası var.] 

Drake - Take Care ft. Rihanna

Bölüm 3                                                                                         


Sıcağın bedenimi sarmalamasıyla gözlerimi hülyalı bir şekilde araladım. Kuzey, göğsümün üzerine yatmış, beni belimden sanki kaçacakmışım gibi sıkıca sarmıştı. Alnındaki ter damlacıklarını ceketimin ucuyla sildim. Biraz daha uyuyabilirdim. Ya da onu uyandırabilirdim ama yapmadım. Botumun ucuyla küçük içki şişesini iteledim ve pozisyonumu düzeltmek için duvarda çok azıcık yukarıya kaydım. Neyse ki uyanmamıştı. Belim bir miktar tutulmuştu ama aldırmadım. Saat ikindinin beşi falan olmalıydı. Bu saate kadar uyuduğumuza inanamıyordum.

"Selam." Dün gece yerden uyuduğunu düşündüğüm çocuk kolonun arkasından elinde ekmekle çıktı.

"Şşş, onu uyandıracaksın," dedim işaret parmağımı dudaklarıma bastırarak.

"Gece ben de uyuyamadım," dedi kızar gibi yaparak. "Çok ses yaptınız."

Ona inekten bile daha aptalmış gibi baktım. "Komiksin çünkü gece hiçbir ses çıkarmadık. Hatta horuldadığını duydum, palavra sıkma."

Alayla güldü. "Sevişmek için sanayinin ormanını öneririm."

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Tam bir şeyler söyleyecektim ki Kuzey uyandı. "Kim sevişmiş?"

"Uyu, uyu. Şaka yaptı," dedim ama çoktan kafasını kaldırdı. Duruşunu düzeltip esneyerek ayağa kalktı. Onun arkadaşına dişlerimi gösterdim. Bana aldırmadı bile. Hatta birkaç dakika sonra birlikte bir şeyler yediklerini görsem de yanlarına gitmedim.

"Aç mısın?" Kuzey, elinde ekmekle geldi yanıma geldi. Başımı olumsuzca salladım.

"Yalan söyleme, karnın gurulduyordu."

Omuz silktim. "Arkadaşından sigara alsana, benim için."

"Sigaraya iyi sardın sen."

Yine omuz silktim. "Hadi, ben de size çorba içiririm, Denis'in dükkânında." Anlaşıldı anlamında göz kırptı ve arkadaşının yanına gitti. Yanıma bir elinde çakmakla ve diğer elinde iki tane sigarayla geldi. Önce benim sigaramı yerleştirdi dudaklarıma, sonra kendininkini. Ardından sırayla birbirimizin sigaralarını yaktık. Düne göre sigarayı daha iyi içince, siyah saçlarımı karıştırıp, "Öğrendin bakıyorum," dedi.

Onun yaptığı gibi göz kırptım, tam beceremesem de. "Hadi, şimdi çorba," Karnına bir yumruk attım. "Uslu çocuk ol, bakalım."

***

Denis'le içerde oturan iki serseriye çorba götürmek için mutfağa geçtik. Denis, beni boş yakalayınca kolumu tutup kenara çekti. "Bence şuradaki çok tatlı." Eliyle Kuzey'in arkadaşını gösterdi. Kıkırdayıp ona anlamlı anlamlı baktım.

"O zaman onun tepsisini sen verirsin," dedim Kuzey'in tepsisini alırken. O da diğer tepsiyi aldı.

İçeriye geçmeden önce beni durdurdu. "Eda, bak başka yok, değil mi? Kızım lokanta mıyım ben, iki gündür çorba yapıp duruyorum." Yavaşça kıkırdadık. Onları getirmem tabii ki hoşuna gitmişti. İçeriye geçtik ve çorbalarını verdik.

İkisi de iştahla içtiler. Denis'in çocuğu içerken izlediğini fark edince koluna dokundum ama beni takmadı. Sonra ikinci tabağı getirecekti Denis, ama doyduklarını söylediler. Hava yavaşça kararırken Denis alçak bir masayı, -nereden çıkardığını bilmiyorum, sanırım kilerden- ortaya koydu ve dördümüzün toplanmasını söyledi.

"Ruh mu çağırıyoruz?" diye sordu Kuzey.

"Hayatta olmaz. Ölmüşlerle dalga geçmem."

"Tırstı bu da ya," diye dalga geçti arkadaşı.

"Hayır," dedi Denis keyifle. "Yani kısmen onun gibi bir şey yapacağız ama daha eğlenceli olacak." Denis, sehpayı aldığı yerden tahta gibi bir şey getirip sehpaya koydu. Sonra da Kuzey'in arkadaşının yanına keyifle oturdu.

"Bu ne şimdi?"

"Emre, şu lanet çeneni kapa," diye azarladı Kuzey. Denis'le ikisine baktık. Sonra Denis keyifle anlatmaya başladı.

"Quija tahtası," dedi Denis. "Bu da işaret oku. Tahtanın üzerinde yirmi altı tane harf var. Tüm rakamlar yazılı, sağda evet, solda da hayır yazıyor."

"Şükür, bunu gördük," diye dalga geçti Emre.

Denis, bozuntuya vermedi. "İki kişi parmağını işaret okunun üstüne koysun." dediğini yaptık. Kuzey, gözlerini devirerek parmağını koydu, ben de onun üstüne koydum. "Sorularınızı sorun. Ruhlar cevaplayacak."

"Palavra," dedi Kuzey parmağını, parmağımın altından çekerken.

"Bence de," dedim ve ben de zaten boşta kalan elimi çektim.

"Biz yapalım," dedi Denis Emre'ye. Bu sefer ikisi parmak koydu. "Sor hadi, ilk sen."

Emre, biraz düşündü. "Annem yaşıyor mu?"

Heyecanla okun hareket etmesini bekledim. Ok yavaşça sağa kaydı.

Evet.

Benim annem de yaşıyor mu, diye düşündüm. Ama ya ok sola doğru giderse? Hayır, bunu öğrenmek istemiyordum. En azından henüz.

"Sıra bende," dedi Denis. "İleride evlenecek miyim?" Sorusuna gülmek istedim ama Denis ciddiydi. Bu yüzden onu kızdırmadım ve okun hareket etmesini izledim.

Evet.

"Yemin ederim kendi kıpırdadı!" diye çığlık attı.

Zaten güzelsin, bu yüzden kaygılanma, demek istesem de, "Kıpırdattın demedik ki," dedim.

"Hadi, Eda. Siz de deneyin."

Gözlerimi kırpıştırdım. "Deli saçması. Ama yine de hatırın için." Parmağımı koydum. Bir süre sonra Kuzey de koymuştu. Kuzey'in sormasını için bekledim ama omuz silkti. Derin bir nefes aldım. "Dördümüzün arasından ilk kim ölecek?"

Kuzey rahatsız bir homurtu çıkarttı. "Bunu nereden bilsin, anasını satayım?"

Denis, ona "sus" işareti yaptı. "Ruhlar geleceği görür."

Ok hareket etti. Harflere doğru kayarken kalbimin göğsümü gümbürdetişini dinledim.

E.

"Bu saçmalığı izlemeyeceğiz." Kuzey oku yere fırlattı. Şaşkınlıkla Denis'e baktım. O an hangi duygunun hâkimiyetinde olduğumu ben bile bilmiyordum. Oturup ağlasam mı, üzülsem mi bilemedim. Hoş, ölümden kaçacak değildim ya... Sonuçta hepimiz ölümlüydük, eninde sonunda ölecektik. Sanırım biraz da quija tahtası işi zırvalık geliyordu. Pek inanasım gelmese de ister istemez, parmağımın altındaki okun kendisinin kaydığına şâhit olmuştum.

"Bence bu kadar eğlence yeter," dedi Kuzey. "Kimse bu zımbırtıyı bir daha kullanmayacak." Bir an alıp tahtayı da fırlatacak sanmıştım ama sakince yerinde oturdu.

"Bari ikinci harften sonra fırlatsaydın," dedi Emre. "Hatta başımıza çalsaydın." Haklıydı. Zaten geriye iki seçenek kalıyordu. Onu da öğrenmek isterdim ama Kuzey'in de dediği gibi, kimse tekrar kullanmayacaktı.

O sırada Kuzey'in elini tuttuğumu fark ettim. Yavaş hareketlerle parmağını okşadım, belki sakinleşir diye ama fark etmemiş de olabilirdi. Sonuçta ben de yeni fark etmiştim. Yoksa... Benim için mi endişelenmişti? Hiç sanmıyordum. Belki arkadaşı, Emre için kaygılanmıştı. Belki de hayata tutunacak tek dalı oydu. Ya da yanında olan tek kişi. Ama ben de onun yanında olacağımı söylemek istedim. Ben de yanındayım, Kuzey. Seni hiç bırakmayacağım. Sen benim çocuğumsun, unuttun mu? Ben de senin annenim. Annen gibi olamasam da, düştüğünde kaldıracak, ağladığında susturacak, sinirlendiğinde sakinleştireceğim. Kirli sakallarını okşayıp, sigaranı yakacağım ve elini tutup hiç bırakmayacağım... 



SİYAHIN BELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin