Bölüm 2, kısım 1
Yolda giderken elini tutmama izin vermişti. Aslında izin almamıştım ama hoş, elini tutarken hissettiğini de sanmıyordum. Bana ucuz sigarasını yaktırdıktan sonra yine çok önemli bir şey yapıyormuş edâsıyla sigarasına odaklanmıştı. Hazır beni takmıyorken parmaklarımı biraz daha sıktım.
"Ne yapıyorsun?" Usulca sormasına rağmen yine de korkmuştum.
Omuz silktim. "Hiç." Dudaklarının arasındaki sigaraya biraz baktıktan sonra elini bırakmadan konuştum: "Ben de içmek istiyorum."
"Olur," dedi sigarayı iki parmağının arasından bana uzatırken. Sigarayı elinden aldım. Daha önce içmemiştim, o yüzden beceriksizce davranmak istemiyordum. Sanırım en kötüsü sigarayı elimden düşürürdüm ve bu kötü olurdu çünkü bunun son sigarası olduğunu görmüştüm. İçinden bunu alınca paketini rastgele yola fırlatmıştı. Tabii, ben içtikten sonra tekrar içeceğini düşünmüyordum ama düşüneceğim şey şu an bu değildi. Sigarayı iki parmağımın arasında, dudaklarıma yerleştirdim. Sanırım onun nasıl içtiğini görmesem bir sakarlıklar yapardım. Dumanı bir kere içime çekip ona geri verdim. Duman ciğerlerime yayılırken, daha önce neden bunu yapmadığımı fark ettim. Soğuktan zangır zangır titreyen vücuduma iyi gelebilirdi.
Öksürmediğim için gayet mutluydum. Çünkü anlardı herhâlde, değil mi?
Sigarayı ona uzattığımda beklemeden aldı ve tekrar içmeye başladı. Sonsuza kadar elini sımsıkı tutup onun sigara içişini izleyebilirdim. Hem de hiç sıkılmadan.
"Söylesene, ne zamandır buradasın?"
Sigarasını botunun ucuyla ezdiğinde, elimi tutan elinin gevşediğini hissettim. Söylediğim şey yüzünden miydi? Hiç sanmıyordum, yanlış bir şey söylememiştim. Elimi bırakmak istediğini düşünüp, elimi çektim ama hemen geri tuttu.
"Bilmem, günlerin çetelesini tutmadım."
"Anladım, yani sen de uzun zamandır mı buradasın? Anneni hatırlıyor musun peki?"
Yürüyüşü yavaşladığında durup gözlerine baktım. Göz bebeklerinin ardında gerçek bir duygu bulabilmiştim... Yoksa o da özlüyor muydu annesini? Elbette özlüyordu. Ona bir kez daha sarılmak istediğimi fark ettim. Bana beni öldürecekmiş gibi bakmasa yapardım da.
"Annemi neden unutacağım?"
"Peki, ben neden hatırlamıyorum?"
Omuz silkti ve yürümem için beni iteledi.
"Bana annenmiş gibi sarılabilirsin," dedim yürümeye devam ederken. Ellerimi çözüp boynuna doladım. Beni ittirmedi. Belime uzun kollarını doladığında kulağıma, "Anne," diye fısıldadı. Ne diyeceğimi bilemedim. Tek yapabildiğim kokusunu içime çekmek ve onu daha da sıkı sarmalamak oldu.
"Anneni özlersen bana sarılabilirsin," dedim en sonunda ondan ayrılarak. "Ben de annemi özlediğimde sana sarılırım..." Kıkırdadım. "Saçmaydı." Bana sevgiye muhtaç bir çocuk gibi baktı. Ciddileştim. "Ben senin annenim, sen de benim uslu sümüklü çocuğumsun."
"Sümüklü olan sensin."
"Anneye sümüklü denmez," diye azarladım burnuna dokunarak. Elinden çekiştirerek yürüttüm onu.
Bir daha da konuşmadık yol boyunca. Uslu bir çocuk oluvermişti hemen. Benim uslu çocuğum...
***
Denis'in CD dükkânının önüne geldiğimizde, ahşap kapıyı tıklatmadan önce yandaki küçük, kirli pencereden içeriye baktım. Görünürde yoktu fakat içeride olduğunu biliyordum. Tokmağı aşağı indirip içeriye geçtim. O da arkamdan girip kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN BELASI
Novela Juvenil❝Küçük bir kız çocuğuna... Onun isteği dışında dokunmayacağım. Ben şeytanım, eğer ağlarsan, yandığım ateşe odun atarsın. Beni kışkırtırsın, anladın mı beni?❞ Kolejdeki bir çocukla çarpışıp, kitaplarımı yere düşürmedim. Kitaplarımı toplamaya çalışırk...